20 Mart 2011 Pazar

Hürrem Sultan'la Buluşuluyor...

Selam arkadaşlar.Digitürk'ün bazı bloglarda maç yayını yapılması yüzünden açtığı dava sonucu blogspot'un mahkeme kararıyla kapatılması nedeniyle birçok yerden bloglara erişilemiyor. O yüzden bu iş çözümlenene kadar yazılarımın sıklığı biraz azalacak ama merak etmeyin durmayacak. Umuyorum konu en kısa zamanda bir sonuca bağlanır. Yasakçı zihniyetle bu ülke nasıl kalkınır bilemiyorum, önce youtube şimdi blogspot, belki de yakında facebook! Kapatmak yerine bir an önce internet kanunu çıkarılsa ve bu konuda bir düzenleme yapılsa çok daha medenice bir hareket olmaz mı acaba? Neyse, bu duruma daha sivri yorumlar yapmadan Mart ayının ilk yarısında magazin dünyasında neler olduğuna bakalım isterseniz. Hem aranın uzun olması hem de bu süreçte birçok aktiviteye denk gelmem nedeniyle yazacak çok şey birikti, o yüzden gündem biraz kalabalık, baştan söyleyeyim.

Muhteşem Yüzyıl'ın Hürrem Sultanı son günlerin en konuşulan insanı...Daha önceki yazılarımdan birinde bahsettiğim gibi Hürrem Sultan Meryem Uzerli yakın arkadaşım Fulya'nın kuzeni ve birkaç gün önce kendisiyle tanıştım, izlenimlerimi sizinle de paylaşayım. Bir kere Meryem TV'de göründüğünden daha uzun boylu (1.75 m civarı) ve daha zayıf, ayrıca çok daha güzel. Ben gördüğümde makyajsızdı, buna rağmen çok hoştu; cildi, yüzü ve özellikle iri mavi gözleri pırıl pırıl parlıyor. Güzelliğinin ötesinde şirinliği ve sempatikliğinden de söz etmek isterim. Aksanlı Türkçesiyle olayları anlatışı acayip sevimli ve komik. Biz muhabbet ederken Meryem'i görüp yanımıza gelen herkese karşı çok sıcak bir gülümsemeyle sohbet edişi,sarılıp resim çektirmesi, o an eline tutuşturulan telefonun öbür ucundaki hayranıyla dakikalarca konuşması falan o kadar doğaldı ki sanki aileden biri gibi. En ufak bir burnu büyük tavrı yok, popülerliğinin hiç farkında değil sanki, umarım hep böyle kalır. Dizide birlikte rol aldığı Nebahat Çehre'nin her röportajında Meryem'i yere göğe sığdıramayan açıklamalar yapmasının nedenini onunla tanışınca daha iyi anlıyorsunuz. Geçenlerde ilk ödülünü aldığı gecedeki süper şeker hallerini aşağıdaki linki tıklayarak izlediğinizde ne demek istediğimi daha iyi kavrayacaksınız. Aslında dizide canlandırdığı Hürrem karakteri pek sevimli olmasa da kendisi rolünün aksine çok sempatik. Bu da ne kadar iyi rol yaptığının bir göstergesi. Bu arada birkaç cümle de Muhteşem Yüzyıl için söylemek isterim. Saray ne entrikalı yermiş kardeşim, herkes birbirinin gözünü oyma derdinde valla. Sultan Sülüman’ın ilk çocuğu Mustafa’nın anası Mahidevran, üzerine kuma gelen Hürrem’i önce dövüyor, sonra zehirliyor, Hürrem Mahidevran’ı devreden çıkarmak için Sülüman’dan çocuk üstüne çocuk yapıyor, kısa zamanda 2. çocuğu da doğuruyor, böylece şehzadelerin rekabeti üzerinden iktidar savaşı yapılıyor. En yakın arkadaşı Sülüman’la halvete girdi diye kızın yüzünü perişan ediyor. Hürrem ile Pargalı İbrahim arasında tam anlamıyla kılıçlar çekiliyor. İbrahim güçlenmesin diye Sülüman’ın kardeşi Hatice Sultan ile evlenmesini engellemek için elinden geleni yapıyor, bölümler ilerledikçe kimbilir daha neler oluyor?? Diziye dair en büyük eleştirim ise savaş sahnelerinde kullanılan animasyonların oldukça yetersiz oluşu. Kısacası hiç olmamış, çok eğreti durmuş, böyle bir diziye yakışmamış.
http://www.vidivodo.com/547261/tercuman-hurrem-_-showhaber

Mart'ın ilk haftasında World Travel Channel(WTC) televizyon kanalının Esma Sultan Yalısında düzenlenen açılış gecesine katıldık. Kardeşim bu kanalın web-sitesinin yazarlarından biri oldu. Demet Sabancı Çetindoğan’ın sahibi olduğu WTC kanalı Türk turizmine katkıda bulunmayı hedefliyor. Açılış gecesine Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Vali, ayrıca Güneri Cıvaoğlu, Sait Sökmen, Yonca Evcimik, Ece Vahapoğlu, Nadire İçkale, Savaş Karakaş, Abdurrahman Albayrak, Sabancı ailesinden birçok kişi gibi iş, sanat, medya ve cemiyet hayatının önemli isimleri katılmışlardı. Kapıda konukları karşılayan sanki Moulin Rouge'dan çıkıp gelmiş gibi görünen kızlar ve ayaklarından avizeye bağlı olup konuklara baş aşağı şampanya servisi yapan dansçı kız gecenin enteresan görüntülerine imza attılar!!


Haftasonu DOT tiyatrosunun Sarıyer'deki Koleksiyon mağazasının bahçesine kurulan çadırda sergilenen Festen(Kutlama) oyununa gittik. Yurtdışında birçok ödül alan oyunun Türkiye uyarlamasında dizi dünyasından tanıdık birçok oyuncu rol alıyor; İpek Bilgin(Ezel’in annesi), Rıza Kocaoğlu(Ezel’deki Converse ayakkabılı psikopat çocuk), Şebnem Bozoklu(Canım Ailem’deki Meliha), Umut Kurt(Gönülçelen’deki Cihan), Murat Daltaban(Fatmagül’ün Suçu Ne?’deki avukat Münir), Cemil Büyükdöğerli(Kavak Yelleri’ndeki Atakan), Köksal Engür(Dudaktan Kalbe'deki Sait Paşa) en tanınmışları. Ayrıca Aşk ve Ceza’dan Enis Arıkan, Bizim Evin Halleri’nden Berfu Öngören, Hesaplaşma’dan Mehmet Esen, Benim Annem Bir Melek’ten Mert Öner, Balkan Düğünü’nden Elvin Aydoğdu ve Şüphe’den Begüm Benian da diğer oyuncular. Oyunun konusu; zengin bir adamın 60.yaşgünü kutlaması için bir araya gelen aile fertleri ve yakın dostlarının büyük bir yemek masasının etrafında toplandığı sırada yıllardır gizli kalmış acı sırların birbir ortaya dökülmesini anlatıyor. Ama tabii anlatım tarzı benim yazdığım gibi kibar bir üslupla değil; okkalı küfürler, tekmeler, tokatlar havada uçuşuyor. Oyunda yok yok vallahi; aile içi şiddet, ensest ilişkiler, çıplaklık, cinsellik, tecavüz, intihar, sigara, alkol, uyuşturucu falan ne ararsan var. Oldukça marjinal ve değişik bir oyun anlayacağınız!! Benim daha önce bir DOT tecrübem olmadığı için ilk kez milli olan arkadaşlarımla birlikte ağzımız açık seyrettik, olanları algılamaya çalıştık, biraz sarsıldık, bize ağır geldi, oyunu sindirmemiz zaman aldı. Daha önce başka DOT oyunlarına gitmiş olan arkadaşlarımızın ifadesine göre bu oyun bayağı hafifmiş! Ayol eğer hafifi buysa şiddetlisi daha nasıl olacak pek hayal edemiyorum doğrusu. Oyunculuklar başarılıydı, vermeye çalıştığı mesaj önemliydi, iç ve dış mekan kullanımı hoştu. Oyun önce dışarda açık havada başlıyor, sonra içeri giriliyor, ama çadırın brandaları şeffaf olduğu için oyun boyunca zaman zaman dışarda bahçede de olaylar oluyor ve siz bunu içerden seyredebiliyorsunuz. Sözün özü; oldukça farklı, ilginç bir oyundu ve enteresan bir deneyimdi. Oyunun ana fikri olarak da şunu söyleyebilirim; bu devirde babana bile güvenme, DOTunu koru!!

Gönülçelen'in son bölümünde Allaha şükür Hasret ve Levent'in gereksiz nişan olayı bitti! Tam tahmin ettiğim gibi seyirciyi kanırtmak için nikah gününe kadar beklediler ve nihayet o gün bu saçmalık son buldu. Hasret Levent'le nişanlandı diye protesto edip diziyi izlemeyi bırakan ve 'ayrıldıklarında haber ver de tekrar izleyelim' diyen arkadaşlarıma bu güzel gelişmeyi bildiriyorum. İnşallah bundan sonra olması gerektiği gibi Hasret-Murat aşkını seyredeceğiz (tabii Levent yine bir arıza çıkarmazsa). Gerçi Murat o kadar kabız bir karakter ki ağzını açıp bir şey söyleyemiyor, Ceren'in deyimiyle "insanı gerçekten hasta eder". Zaten zavallı Hasret'in de bütün dengesini bozdu, kız abuk subuk tavırlar sergiledi. İlk sevgilisi Selin'in de niye intihar ettiğini böylece daha iyi anlamış olduk(Sinirleri sağlam olmayanların dayanması oldukça zor bir karakter yani). Umarım bundan sonraki bölümlerde aklı başına gelir de aşkını itiraf edebilen bir Murat izleriz, zaten bestesini de tamamladı sayılır. Bu işin çözülmesinde yine Ceren'in parmağı olacak gibi geliyor bana, zira Murat'ın harekete geçemeyeceğini anlayıp nikahından bir gece önce Hasret'e, Murat'ın sevgililer gününde onun için yazmış olduğu notu iletip Hasret'in düğünden vazgeçmesini sağlayan da Ceren oldu. Ceren karakterinin diziye girmesinden bütün seyirciler çok memnun. Hem katalizör görevi görüyor hem de Ceren ve Hasret’in karşılıklı sahneleri çok eğlenceli oluyor, bayağı güldürüyor. Bu dizide sevdiğim bir diğer ayrıntı da her bölümde seyirciye sanatın değişik dallarına dair birçok alıntının aktarılıyor olması. Bir bölümde Edip Cansever veya Nazım Hikmet'in bir şiirinden dizeler, diğer bölümde Van Gogh'un hayatından kesitler, klasik müzikten Türk sanat müziğine, rap'ten eski Türk tangolarına ve Seyyan hanımın plağına kadar çok sayıda eserler, bazı unutulmaz Fransız şarkılarından veya filmlerinden derlemeler, güzel tablolardan ve kitaplardan(Asi Melekler, Dahiler ve Aşkları, Kuyucaklı Yusuf vb) bahisler ve Cansel Elçin'in müthiş oyunculuğuyla başarıyla çaldığı piyano eserlerinden örnekler. Bilmediğimiz birçok konuda fikir sahibi oluyoruz böylece. Bu hafta heyecanla beklediğimiz yeni bölümün Cuma akşamı 23:00 yerine saat 22:00'de yayınlanacağını da belirteyim..

Cansel Elçin demişken 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için özel olarak düzenlenen futbol maçında, Cansel'in de oynadığı ünlülerden oluşan Ayazma takımı ile Milli takım futbolcularından oluşan bayanlar karması karşılaşmış ve maç 5-5 berabere sona ermiş. Kadınlar günü dolayısıyla beyler centilmenlik yapıp maça çok asılmadılar mı yoksa birçok alanda olduğu gibi artık kadınlar da en az erkekler kadar iyi futbol mu oynuyorlar bilemiycem ama çocukluk ve gençlik yıllarımda hiç de fena sayılmayacak düzeyde futbol oynayan bir bayan olarak bu aktiviteyi oldukça beğendiğimi ve anlamlı bulduğumu belirticem:)

Fatmagül'ün Suçu Ne dizisinin son bölümlerine Mukaddes yengenin eski hikayeleri, Fatmagül'ün abisi Rahmi'nin gerçekleri öğrenmesi ve Mukaddes'in oğlunu alıp evi terketmesi üzerine sinir krizi geçirmesi, bu arada Mukaddes'in oğlunun gerçek babası Salih'ten yediği dayakla ağzının yüzünün patlaması ve yerlerde sürünmesi damga vurdu. Tüm bu sahnelerde oyunculuklar gerçekten müthişti. Bu zor dönemde Fatmagül'e ve ailesine destek veren Kerim ile Fatmagül arasında buzlar eridi, hatta sonunda Kerim Fatmagül'e onu çok sevdiğini itiraf da etti. Bu hafta Perşembe akşamki bölüm bir hayli heyecanlı olacak ve seyirci Fatmagül'ün cevabını duyacak. Yeni bölüm fragmanını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz..
http://www.youtube.com/watch?v=1ZOTTQDtmN0

Daha önce bir yazımda yazdığım, Beren Saat, Tuba Büyüküstün ve Monica Bellucci’nin birlikte rol alması planlanan İranlı Kürt yönetmen Bahman Ghobadi'nin 'Gergedanın Son Şiiri' filminde Monica Bellucci'nin gençliğini canlandırması düşünülen Tuba, Monica'nın makyajla gençleşip kendi gençliğini kendisinin oynamak istemesi üzerine filmde yer alamamış. Bu konuyla ilgili basında Beren ve Tuba'nın aralarındaki gerginlik nedeniyle aynı filmde oynamak istememeleri yüzünden bu işin iptal olduğuna dair yalan yanlış o kadar çok haber çıktı ki Tuba filmde oynamadan oynamış kadar filmin reklamı yapılmış oldu. Yazılan haberlere Bahman Ghobadi şu açıklamasıyla son noktayı koydu: "Tuba Büyüküstün olağanüstü bir kız. Onunla görüştüm, Monica’nın gençliğini oynayacaktı. Ancak Monica gençliğini kendisi oynamak istedi ve makyajla test edildi. Onunla çalışamadığım için üzgünüm. Bu konuda Türk basınında çıkan haberlere de çok şaşırdım. Beren Saat’i seçmemin sebebi, yüzünün başroldeki Behrouz Vossoughi’ye çok benziyor olması. Filmde Monica ve Behrouz’un kızlarını oynuyor." demiş. Bu arada Monica Bellucci geçenlerde İstanbul'a gelmiş ve Beren Saat,Behrouz Vossoughi,Caner Cindoruk, Yılmaz Erdoğan ve Belçim Bilgin Erdoğan ile birlikte rol alacağı filmin çekimlerine başlanmış.

Geçen hafta Pazartesi saat 20:00′de ATV’de "Her Şeye Rağmen" isimli yeni bir dizi başladı. Proje tasarımını Tomris Giritlioğlu'nun yaptığı, 1940'lı yıllarda geçen bir dönem dizisi olan Her Şeye Rağmen'in başrollerinde Can Nergis ve Gülcan Arslan gibi tanınmamış 2 genç oyuncu ile Nur Sürer,Laçin Ceylan,Engin Şenkan ve Avni Yalçın gibi deneyimli oyuncular yer alıyor. Çekimleri Ayvalık’ta yapılan dizinin yönetmenliğini ise Hatırla Sevgili dizisinin yönetmeni Ümmü Burhan üstleniyor. Türk dizi sektörüne Tuba Büyüküstün, Beren Saat, Cansel Elçin, Bülent İnal gibi birçok oyuncu kazandıran Tomris Giritlioğlu bu dizinin başrolü için de iki yeni yüz keşfetmiş; Can Nergis, 5 yıldır Tayland'da yaşayan ve orada mankenlik yapan yakışıklı bir çocuk, Gülcan Arslan da reklamlarda oynayan güzel bir kız, ikisi de önümüzdeki günlerde isimlerinden sıkça söz ettirebilirler. Dizinin konusuna gelince; esas oğlan Memet yıllar önce haksız yere idam edilen babasının suçsuzluğunu ispatlamak için küçükken ayrılmak zorunda kaldığı şehre geri dönerken trende tanıştığı ve hoşlandığı esas kız Leyla’nın, babasının idamına karar veren hakimin kızı olduğunu öğrenir. Biraz şımarık ve el üstünde tutularak yetiştirilmiş olan Leyla’ya ilgisiz ve saldırgan davrandığı için Memet Leyla’nın dikkatini çeker ve muhtemelen ikisi arasında karşı konulmaz ama engelleri olan bir aşk başlar (Nasıl ama, güzel özetledim mi??). Ben dizinin ilk bölümünü beğendim ve tutacağını düşünüyorum. Hikayeyi biraz Asi dizisine benzettim, ayrıca Asi ile birçok çakışan nokta da buldum. Örneğin Asi'de esas oğlanın ismi Demir'di, bu dizide ise esas oğlanın soyadı Demir. Her iki dizide de esas oğlanın annesini oynayan kişi ile esas kızın annesini ya da onu büyüten dadısını oynayan oyuncular aynı. Asi'de esas oğlan annesinin intikamını almak için büyüdüğü yere geri dönüp düşman olduğu adamın kızına aşık oluyordu, bu dizide de babasının intikamını almak için gelip aynı şekilde kin beslediği adamın kızına aşık oluyor. Asi dizisini çok sevdiğim için bu diziyi de beğeneceğimi düşünüyorum açıkçası. Dönem dizisi olması, yine bir Tomris Giritlioğlu projesi olması, yönetmenin aynı kişi olması ve bazı ortak oyuncular olması nedeniyle Hatırla Sevgili'den de esintiler olabilir. İzlemenizi tavsiye ederim..

Asi'deki Demir'den söz etmişken Murat Yıldırım'ın Aşk ve Ceza dizisini ara sıra seyrediyorum; aşiret işleri, töre falan ne zor vallahi, iyi ki böyle bir dünyanın içinde yaşamıyoruz, kabus gibi..Bu dizide Murat Yıldırım'ın canlandırdığı Savaş Baldar karakterini Demir kadar etkileyici bulmasam da burada da Murat yine bakışlarını ve oyunculuğunu konuşturuyor . Gerçekten gözleri ve bakışları ile her duyguyu yansıtabilme becerisine sahip, çok yetenekli ve hoş bir çocuk. Bu yüzden ona "gözleriyle konuşan adam' diyorlar. Haftasonu eski Popstar yarışmacılarından Aydan'ın düğününe fotoğraf çekimi için katılan ve orada Murat Yıldırım'ın resimlerini de çeken sevgili arkadaşım Serra da adamın bakışlarından oldukça etkilenmiş :)

İbrahim Tatlıses'in vurulduğu günün öğleden sonrası kendisini Antalya havaalanında CIP salonunda sapasağlam görmüştüm. İnsan hayatı ne acayip yaa, adam gündüz çevresindekilere gülücükler dağıtırken gece kurşun yağmuruna tutuluyor. Hayat bu kadar pamuk ipliğine bağlı işte, o nedenle yaşadığımız her anın kıymetini bilelim. Kendisi benim pek dinlediğim bir sanatçı olmasa da Türkiye'deki İbo gerçeği yadsınamaz ve çok sayıda seveni var, umarım kısa zamanda sağlığına kavuşur.

Cirque du Soleil'in İstanbul Abdi İpekçi Arena'daki 'Saltimbanco' şovuna gittim, seyrettiğim en iyi Cirque du Soleil show'u olmasa da açıkçası beklediğimden iyi buldum. Zira bu tarz turnelere çıktıklarında genelde ekibin tamamını götürmüyorlar ve şovların bir kısmını da kısaltıyorlar.Gösteri dünyasına yepyeni bir boyut kazandıran Kanadalı ünlü topluluk Cirque Du Soleil(Güneş Sirki); nefes kesen akrobasinin estetikle, rengarenk dekorun görkemli kostümlerle, canlı müziğin danslarla ve kendine özgü palyaço şovlarıyla bezendiği çok etkileyici bir performans sergiliyor. Ben tam bir Cirque du Soleil fanatiğiyim ve yurtdışında gittiğim yerlerde eğer show'ları varsa mutlaka bilet alırım. Şu ana kadar 5 tane Cirque du Soleil show izledim. Bunların içinde en güzelleri Las Vegas'da seyrettiğim 'Mystere' ve Orlando'daki 'La Nouba' idi. Chicago'da oynayan 'Kooza' da fena değildi ama New York'daki 'Alegria' sanırım izlediğim en kötü Cirque du Soleil şovdu. Yurtdışına yolunuz düşerse gideceğiniz yerde bir Cirque du Soleil show sergileniyor mu diye bakmanızı öneririm. Hatta size bir güzellik yapıp resmi web-sitelerinin linkini de vereyim; oradan bütün şovları hakkında daha detaylı bilgi alıp kısa tanıtım fragmanlarını izleyebilir, hangi şovun nerede oynadığını ögrenebilir, hatta önden bilet de satın alabilirsiniz. Gideceklere şimdiden iyi seyirler...
http://www.cirquedusoleil.com/en/home.aspx#/en/home/shows.aspx

Bizdeki yeteneklerin şovlarını sergiledikleri Yetenek Sizsiniz Türkiye yarışmasının finali yapıldı. Geçen seneki yarışmaya göre bu yılki yarışmacıların büyük çoğunluğu çok daha yetenekliydi. Finalde benim 2 favorim son ikiye kaldı. Bunlardan biri olan Aref'in yine şok edici gösterisiyle resmen Oha falan oldum yani!! Diğer büyük yetenek Sefa'nın ünlüleri taklit ettiği şovu da acayip güzel ve eğlenceliydi. Bence her iki yarışmacı da zaten artık Türkiye'nin gündemine oturdular. Bu ikili dışında kum sanatı ile muhteşem resimler yapan ve ilk 5'e kalan Ramazan ve Veysel'in de çok başarılı olduğunu belirteyim. Sonuçta yarışmanın birincisi süper sempatik tavırlarıyla seyirciden büyük destek alan ve özellikle Nihat Doğan-Yıldız Tilbe-Bülent Ersoy ve Burhan Altıntop taklitleriyle harikalar yaratan Sefa oldu. Sefa'nın finaldeki performansını aşağıdaki linkten seyredebilirsiniz.
http://www.youtube.com/watch?v=p8jxUWR-O4s

Türkan dizisi maalesef bitiyormuş. Türkan Saylan'ın hayatını anlatan Türkan dizisi son haftalarda istenen reyting oranına ulaşamayınca ne yazık ki ekranlara veda edecekmiş ve muhtemelen 7 Nisan Perşembe akşamı 26. bölümüyle final yapacakmış. Çok anlamlı bir projeydi, yazık oldu :(

Çanakkale Zaferinin kutlandığı 18 Mart günü Galatasaray karşısındaki bilmem kaçıncı Fenerbahçe Zaferinden sonra yeni sloganımız "Fenerbahçe Geçilmez" olarak tarihe geçti. Ne Mutlu Fenerbahçe'liyim Diyene!
Sevgilerimle,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder