25 Ekim 2010 Pazartesi

Gönülçelen'deki Dizi Aşkı Gerçek mi Oluyor ???

3 haftalık bir aradan sonra tekrar merhabalar arkadaşlar. Son dönemde işlerin yoğunluğu nedeniyle yazı yazmaya pek vakit bulamamıştım, ancak fırsatım oldu. Bu süre zarfında Orada neler oldu neler, bir göz atalım isterseniz;

Geçen haftanın en ses getiren olayı Tuba Büyüküstün'ün sevgilisi Sami Saydan'dan ayrılması haberiydi. Sami Saydan gazetelere verdiği röportajda Tuba'ya 2 kez evlenme teklif ettiğini ve bu tekliflerin kabul edilmediğini belirtmiş, kullandığı ifadelere bakılacak olursa bu ayrılıkla adam bayağı dağılmışa benziyor. Bu ayrılığın ardından Tuba'nın Gönülçelen'deki rol arkadaşı Cansel Elçin ile birlikte olduğu dedikoduları ortalıkta dolaşıyor. Vallahi haber doğruysa hiç üzüldüğümü söyleyemeyeceğim şahsen. Zira daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi bu güzelim kızın çok daha yakışıklı adamları hakettiğini düşünüyorum. Aslında böyle düşünen sadece ben değilim, bu haberin ortaya çıkması ile birlikte bütün gazete ve internet forumlarında millet neredeyse sevinç çığlıkları atıyor. Her ne kadar bu aralar Gönülçelen'de Hasret ve Murat bir türlü birleşemiyorlarsa da gerçek hayatta Tuba ile Cansel'in yaklaşık 4 aydır birlikte oldukları konuşuluyor, hatta Tuba'nın oturduğu sitedeki komşuları ikisini sıklıkla birlikte gördüklerini falan söylüyorlarmış (Ayol bunlar nasıl komşuysa kızcağızı hemen ispiyonlamışlar, ayıp denen birşey var yani).Hatırlarsanız Haziran başında yazdığım bir yazımda gazetelerde yer alan Tuba ile Cansel'in set dışında da birlikte takıldıkları ve oldukça samimi oldukları haberlerini iletmiştim. Ağustos'da bir gazeteye verdikleri röportajda "sette siz birbirinizin en yakın arkadaşı mısınız?" sorusuna Tuba'nın "Cansel ile konuşurken birbirimizin cümlelerini tamamlıyoruz" ve Cansel'in "Ben en başından beri Tuba'yı çok eskiden beri tanıyor hissi yaşadım" şeklinde verdikleri yanıtlar da çok manidar tabii!! Bu ikili arasındaki aşk haberleri 3 yıl öncesine dayanıyor aslında, o zamanlarda da aralarında birşeyler olduğu yazılıp çizilmişti. Artık hayırlısı bakalım, bu haberlerin doğru olup olmadığı önümüzdeki günlerde netleşir nasıl olsa.


Neyse Gönülçelen'in bu hafta yayınlanan son bölümünde duygu yüklü birçok sahne izledik. Özellikle engelli çocuklara destek olmak amacıyla yapılan yardım konseri ve engelli gençlerden oluşan Düşler Akademisi'nin sergilediği perküsyon performansı çok anlamlıydı. Gönülçelen ekibini bir süredir devam ettikleri bu sosyal sorumluluk anlayışlarından dolayı gerçekten tebrik etmek gerek. Müziği bırakan Murat hoca da bu yardım konseri için sadece bir seferlik piyanonun başına geçti. Bu sahnede Cansel Elçin'in piyanistleri aratmayan performansı görülmeye değerdi doğrusu. Bütün hıncını sanki piyano tuşlarından çıkarmaya çalışıyor gibiydi, oldukça başarılı bir oyunculuk sergiledi. Çok etkileyici başka bir sahne de Hasret ve annesi Saime'nin barıştığı ve ağlayarak kucaklaştıkları anlardı. Eminim birçok kişinin gözleri dolmuştur. Hasret-Murat cephesinde ise yine durum oldukça gergin. Kıskançlıktan gözü dönen Murat hoca Hasret'in yüzüne telefonları,kapıları kapatıp duruyor, en sonunda kızcağızı sahneden de kovdu, bu hareketi de bardağı taşıran son damla oldu. Sanırım artık bundan sonra Hasret kılıçları kuşanacak. 29 Ekim Cuma akşamı yayınlanacak yeni bölümün fragmanında Hasret, Murat hocanın arabasının önünü kesip gözünden ateşler saçarak ve eliyle arabaya vurarak Murat'a ağzına geleni söylüyor. Nihayet eski cazgır Hasret geri dönüyor, yürü be Hasret, arkandayız!! Fragman asağıdaki linkte..
http://www.izlesene.com/video/gonulcelen-dizisi-26bolum-fragmani-atvdizilercom/2730867/facebook

Cansel Elçin Sertab Erener'in “Bir Damla Gözlerimde” adlı şarkısının klibinde oynamış. Aşağıdaki linkten seyredebileceğiniz klipte Cansel her zamanki gibi çok hoş ve karizmatik çıkmış ama Tuba'dan sonra Sertab'la pek olmamış.
http://www.izlesene.com/video/cansel-elcinli-bir-damla-gozlerimde-klibi/2661931

Tuba son 1 yıldır Türkiye ve Ortadoğu'da tanıtım yüzü olduğu Pantene’in yeni reklam kampanyası için geçmişten geleceğe saç biçimleri konseptiyle; 1960’lı yıllardan günümüze ve 2020 yılındaki uzay çağı saçları ile pozlar vermiş. Maşallah yine çok güzel, özellikle 1960 model saç şekliyle verdiği masum pozu çok beğendim.

Ezel bu ay Cannes'da düzenlenen 'C21 MEDIA ve FRAPA' format yarışması ödül töreninde 'En İyi Senaryo Ödülü'nü almış. Tüm dünyadan bir çok yapım şirketinin katıldığı yarışmada dünya genelinde yapım sektöründe tanınmış 35 bin kişi tarafından yapılan oylama sonucu en iyi senaryo ödülüne layık görülen Ezel böylece büyük bir başarıya daha imza atmış oldu. Ezel'de beklendiği gibi Sekiz karakteri 4 bölüm sonra öldürüldü ve ne yazık ki Kıvanç'ın dizideki rolü de bitti. Ama bu durum reytinglere olumsuz yansıdı ve son 2 haftada dizinin reytingi düştü. Ayrıca Sekiz'in ölümü kimsenin hoşuna gitmedi, onbinlerce insan internette Sekiz'in diziye tekrar dönmesi için kampanya başlatmış. Kıvanç önümüzdeki günlerde yurtdışına eğitime gideceğini söylüyor ama belli mi olur, bakarsınız birgün tekrar Sekiz aramıza döner. Zaten dizide de bence açık bir kapı bırakıldı. En son Sekiz'i ambulansa koyarlarken gördük, öldüğüne dair bir cenaze töreni falan izlemedik. Alışığız nasıl olsa öldüğü düşünülen karakterlerin belli bir süre sonra tekrar hortlamasına.

Geçen hafta konuşulan bir diğer aşk dedikodusu da Kıvanç Tatlıtuğ ve Beren Saat arasındaydı. Aşk-ı Memnu'nun senaristinin doğum günü partisinde bir araya gelen ikilinin samimi halleri nedeniyle aralarında birşeyler olduğu yazıldı. Aslında bu dedikodular yaklaşık 1 yıldır zaman zaman ortaya çıkıyor, sonra konu tekrar kapanıyor. Bu sefer de Beren ve Kıvanç'ın açıklamaları ile böyle birşeyin olmadığı ve Beren Saat'in yönetmen sevgilisi Levent Semerci ile ilişkisinin devam ettiği dile getirildi. Artık kim doğru söylüyor bilemiycem ama son durum budur...

Korktuğum şey oldu ve Fatmagül'ün külotlarından sonra şişme bebeklerinin de yakında satışa çıkarılacağı duyuruldu. Hey Allahım nasıl bir ülkede yaşıyoruz yaa, gerçekten sinirlerim zıplıyor!!! Bakalım bu konuyla ilgili daha neler göreceğiz. Bu arada Kadın Platformu dernekleri, kadına tecavüz ve aşağılamayı ön plana çıkardığı gerekçesiyle Fatmagül'ün Suçu Ne? dizisinin yayından kaldırılması için imza kampanyası başlatıp TBMM'ye şikayette bulunmuşlar. Bu sene daha çok sayıda Fatmagül haberi duyarız bence...

Geçen hafta BKM Mutfak ekibinin 'Çok Güzel Hareketler Bunlar' oyununa gittik. O akşam TV çekimi de vardı. Normalde ben bu programı izlemediğim için tiplemeleri pek tanımıyorum, ama bazı oyuncular oldukça başarılı idi, özellikle Ersin, Eser, Büşra ve Oğuzhan öne çıkan isimlerdi. 6 değişik skeç sergilediler. Bunlardan 2-3 tanesi güzeldi, diğerlerine pek güldüğümü söyleyemeyeceğim. İyi olan skeçlerden 'Var mısın Yok musun' dün akşamki programda gösterildi, sanırım kalan diğer skeçleri bu hafta Pazar akşamı yayınlanacak bölümde izleyeceğiz. Bunlar içinde bence en iyisi Shakespeare'in ünlü 'Macbeth' oyununu canlandırdıkları skeçti. Yılmaz Erdoğan artık Mutfak ekibini kendi kanatları ile uçmaları için yalnız bırakmış, o nedenle orada yoktu. Ama izleyiciler arasında Özge Özberk (Gora, Babam ve Oğlum filmlerinde, Çemberimde Gül Oya, Kırık Kanatlar, Yol Arkadaşım gibi dizilerde oynayan oyuncu) ve kardeşi Özgür Özberk ile bu yıl Altın Portakal'da en iyi erkek oyuncu ödülünü alan Serkan Ercan vardı.

Bitmeyen Şarkı'nın reytingleri iyi olunca günü değişti ve Salı akşamları 2.kuşaktan, Cumartesi akşamları reytingleri hiç iyi gitmeyen Adanalı dizisinin yerine 1.kuşağa (saat 20:00) terfi etti. Bergüzar Korel'in canlandırdığı Feraye karakterinin Bülent İnal'ın oynadığı Yaman ile evlenmesi üzerine bir pavyon şarkıcısıyla evlendiği için Yaman'ın ailesi ayağa kalktı. Feraye'nin Yaman'ın ailesine kendisini kabul ettirebilmek için pavyon şarkıcısı olmaya nasıl mecbur kaldığını anlattığı sahne bayağı ağır dramdı. Bergüzar yaşadığı acılı geçmişi anlatırken ağla ağla bir hal oldu, muhtemelen ekran başındakiler de onunla birlikte ağlamıştır, zira oldukça gerçekçi ve başarılı bir sahneydi. Bu arada Adanalı dizisi de Pazar akşamı saat 22:30'a alındı. Ama burada da reytingleri yine hiç iyi değil. Sanırım bu dizinin de bitişi yakındır.

Dizi rekabetinin en yoğun yaşandığı gün Cuma akşamları. Bütün kanallar en iddialı dizilerini Cuma'ya koyuyorlar. Kanal D'nin iyi reyting alan dizilerinden Kavak Yelleri ve Star TV'ye kaydırdıkları Geniş Aile'yi de yeni sezonda Cuma akşamına aldılar. Diğer günlerde ortalama 4-5 dizi yayınlanırken Cuma akşamları şu anda prime time 1. ve 2. kuşakta toplam 8 dizi var, şimdi bir de Show TV'de başlayacak olan 'Karadağlar' dizisi de 5 Kasım Cuma akşamı saat 8'de yayınlanacakmış, böylece 9 dizi aynı akşam yarışacak. Gönülçelen olduğu sürece benim açımdan başka bir dizinin hiç şansı olmadığını daha önceki yazılarımda yazmıştım. Nitekim Star TV'deki Umut Yolcuları dizisi tutunamadı ve günü-saati değişerek Cumartesi 22:30 oldu, Deli Saraylı dizisinin saati de 20:00'den 22:00 kuşağına alındı. Bakalım Karadağlar dizisinin akibeti ne olacak??

Tarkan, National Geographic kanalının hazırladığı “Büyük Göçler” adlı belgeselin seslendirmesini yapmak üzere geçenlerde Kenya'ya gidip Masai Mara bölgesinde 8 günlük safari yapmış ve belgesele konu olan hayvanların göç yollarını kendi objektifiyle görüntülemiş. Bu belgesel 7 Kasım'da tüm dünyayla aynı anda Türkiye'de de yayınlanacakmış. Bu çocuğun doğayı koruma ile ilgili çabalarını takdir ettiğimi de belirtmeden geçemeyeceğim. Gerçi benim takdir etmem ne kadar önemli bilemiycem ama yine de söyleyeyim dedim :)

Bu haftalık aktaracaklarım bu kadar, uzun bir ara verince yazı da biraz uzun oldu, bir sonraki yazıya kadar şimdilik hoşçakalın...

3 Ekim 2010 Pazar

Ezel'de dayı ölmüyor, Fatmagül yürekleri dağlıyor, Gönülçelen keyif veriyor...

Geçen hafta dizilerde bayağı heyecanlı şeyler oldu:
Ezel'in son bölümünde Ramiz dayının torunu Sekiz, beklenmedik bir anda Ramiz'i göğsünden bıçaklayıverdi ve izleyenler ekran karşısında şok geçirdi. Ezel'in kollarına yığılan dayı ölecek mi diye herkes merak içinde. Öyle ki dizi biter bitmez telefonlarım çalmaya başladı ve sorulan soru Ramiz dayı öldü mü oldu? Ne bileyim ayol, senaryoyu ben mi yazdım?! Ama arkadaşların bana olan bu güvenine teşekkür ederim, gururum okşandı vallahi. Neyse öğrendiğim tüyolar ve bazı öngörülerimle beni arayanlara söylediğim tahminimi sizlerle de paylaşayım bari; Bence Ramiz ölmeyecek, geçen sezon finalini hatırlayacak olursanız, 6 ay sonrasından bir görüntü vardı; bir oyun salonunda masanın etrafında tüm karakterler sıralanmıştı, Ramiz dayı da tekerlekli sandalyede oturuyordu. Dolayısıyla bence dayı ölmeyecek ama sakat kalacak ve Kenan Birkan ile savaşına devam edecek. Zaten Ramiz ölürse dizinin fanatikleri ortalığı bayağı bir ayağa kaldırırlar herhalde, şimdiden "Ramiz dayı ölmez, Ezel bölünmez" diye sloganlar atıyorlarmış:) Tüyolara göre asıl ölecek olan kişi Sekiz olacakmış, hatta ölüm sahnesi bir hayli ses getirecekmiş. Ahh, Kıvanç'ıma da hiç kıyamam ama diziye konuk oyuncu olarak girdiğine göre birkaç bölüm sonra diziden çıkması çok sürpriz olmaz. İlk bilgilere göre 4 bölüm konuk olması planlanıyordu, eğer öyleyse bu bölüm dizideki rolünün bitiyor olması lazım. Ama tabii Sekiz karakteri o kadar ses getirdi ki, Kıvanç'ı ikna edip mümkün olduğu kadar dizide tutmaları da bir diğer olasılık. Bu arada dizinin bu Pazartesi günü yayınlanacak yeni bölümünün fragmanı da çıktı, aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz..
http://www.dailymotion.com/video/xf0tfg_ezel-37-bolum-fragman_shortfilms

Gönülçelen’de son zamanların en güzel bölümünü izledik. Senaryo bir hayli toparladı, yeni senaristler bayağı iyi bir iş çıkarıyor; taşlar yerine oturuyor, konular çok daha sindirilerek anlatılıyor, çabucacık geçiştirilip tüketilmiyor artık. Daha ayakları yere basan, daha sürükleyici, daha tutarlı ve gerçekçi senaryolar izliyoruz. Hasret'in annesi Saime'ye karşı bir anda değil yavaş yavaş yumuşaması ve yakınlaşması, hortlatılan karakterin Murat'ın intihar eden eski sevgilisi Selin değil kardeşi Bahar olması gibi. Ayrıca Hasret ve Murat arasındaki aşk hergün biraz daha derinleşiyor, özlem ve kıskançlıkla bakan gözler konuşuyor, olaya eşlik eden müzikler iyi seçiliyor, Hasret gittikçe daha da güzelleşiyor, Murat her bölüm biraz daha şekerleşiyor, böyle olunca da dizi tadından yenmiyor. Hafta boyunca oynayan dizilerde vurdu kırdı, tecavüz, ağıt figan falan derken o kadar geriliyorum ki gerçekten bu dizi bana ilaç gibi geliyor. Yüzümde aptal mutlu bir tebessümle ve büyük bir keyifle izliyorum, 2 saatin nasıl geçtiğini hiç anlamıyorum, hepinize de tavsiye ediyorum. Özellikle Cuma günkü yeni bölümü kaçırmayın derim, tüyolara göre en bomba bölümlerden biri geliyor...

Tabii dizi güzel olunca Gönülçelen de ödüle doymuyor; 2010 Prestij Ödülleri, en iyi kadın oyuncu dalında Tuba Büyüküstün, en iyi erkek oyuncu dalında Cansel Elçin ve en iyi aşk dizisi dalında Gönülçelen'e veriliyor.

Ayrıca Gönülçelen dizisinin oyuncuları Tuba Büyüküstün, Cansel Elçin ve Onur Saylak “engelli çocukların normal çocuklarla aynı eğitim ortamında kaynaştırılması” amacıyla başlatılan bir sosyal sorumluluk projesine de destek veriyor. Bravo onlara, böyle anlamlı davranışlar gönlümüzü çeliyor...


Yeni sezonda başlayan dizilerle ilgili yorumlarıma gelince;
Yeni diziler içinde en başarılı olanı Fatmagül'ün Suçu Ne? dizisi. Dizi daha başlamadan çok fazla reklamı yapılmıştı, özellikle tecavüz sahnesiyle ilgili birçok spekülatif haber çıkmıştı. Bu tarz konular her zaman ilgi çekici oluyor, dolayısıyla dizinin tutacağı zaten başından belliydi. Daha ilk bölümden itibaren oyunculuklar diziye damgasını vurdu. Beren Saat yine çok başarılı bir iş yapıyor, ama özellikle ebe nine rolündeki Sumru Yavrucuk ve Fatmagül'ün yengesi Mukaddes'i oynayan kadın tek kelimeyle döktürüyor. Bu Mukaddes yılın kötü kadını olmaya aday bence, valla insanın kalkıp 2 tokat çekesi geliyor bazen. Ayrıca Fatmagül'e tecavüz eden 4 genci oynayan çocuklar da gayet iyiler. Yani oyunculuk manasında diyorum, yoksa eminim şu anda diziyi izleyen herkes bu gençleri bir kaşık suda boğmak istiyordur. Zavallı Fatmagül'ün dramını içim burkularak seyrediyorum. Bihter rolünden sonra Beren Saat bu dizide çok saf, çaresiz ve masum bir kızı canlandırıyor. Makyajsız ve şatafatlı kıyafetleri olmadan çok çıtıpıtı ve çocuk gibi duruyor, seksapeliteden eser yok. Ama Bihter rolüyle o kadar hafızalara kazınmış ki uzun süre bu imajından kurtulamayacak sanırım. Bu konuyla ilgili bir grup taraftar şöyle bir pankart açmıs: "Fatmagül'ün Suçu Ne? Biz onu Bihter zannettik!!" Böyle geyiklerin dönmesi ve konu Bihter bile olsa tecavüzün haklı gösterilmesi ne kadar acı bir durum:( Zaten diziye dair en büyük eleştiri de tecavüz olayının bu kadar öne çıkarılması ve reyting uğruna bunun üzerinden reklam yapılması; Yok tecavüz sahnesi nerde ne zaman çekilecekmiş, yok sahneyi çekecek oyunculara psikolojik destek verilmiş, bu sahneyi Beren Saat mi yoksa Hülya Avşar mı daha başarılı canlandırmış, tecavüz sahnesi internette tıklanma rekorları kırmış falan filan.. Umarım insanlar bu diziyle tecavüzü kanıksayıp tecavüze uğrayanları toplumdan dışlamak yerine olayın iğrençliğinin ve kişiler üzerindeki yıkıcı etkilerinin daha çok farkına varırlar. Öff, vallahi her bölümü izlerken içim şişiyor, yeterince stres yükümüz var zaten, bir Fatmagül'ün derdi eksikti. Ama diziye bir kez bulaşınca da neler olacağını merak ediyorsun doğal olarak, artık mecburen seyredeceğiz:( Bunun dışında Çeşme'nin nefis koy manzaraları eşliğindeki dizinin jenerik müziği de çok güzel (Bu beste de Ezel'in dizi müziğini yapan Toygar Işıklı'ya ait)

Türkan dizisinin ilk 2 bölümünde Türkan Saylan'ın Tıp Fakültesindeki öğrencilik yılları ve ilk gençlik aşkından falan bahsediliyor. Bir kadının da gayet güzel doktorluk yapabileceğini ispat çabaları, idealist kişiliği, Lepra(cüzzam)lı hastalar için başladığı mücadele ve meslek aşkı anlatılıyor. Henüz karakterleri ve hikayeyi tanıtma turları olduğu için ilk 2 bölüm çok heyecanlı geçti diyemeyiz. Genel olarak fena değildi ama asıl hikayenin önümüzdeki bölümlerde başlayacağını düşünüyorum/umuyorum.

Deli Saraylı dizisinin en büyük şanssızlığı Cuma akşamı Gönülçelen'in karşısında yayınlanıyor olması, o nedenle bu diziyi pek takip edemiyorum. Ancak tekrarlarına falan denk gelirsem seyredebiliyorum. Hiçbir bölümün tamamını izlemesem de izlediğim kısımları hoş ve eğlenceli bir dizi olduğu izlenimi yarattı bende. Ama öyle haftayı iple çekip yeni bölümü merakla bekleyeceğimiz türden bir dizi değil. Denk gelirse izlerim, olmazsa da çok dert değil modundayım.

Lale Devri dizisinin ilk bölümünü izledim, bence oldukça başarısızdı. Oyunculuklar yerlerdeydi (özellikle Emina Türkcan’ın rol kabiliyetsizliği, donuk bakışları ve yandan çarklı yamuk gülmesi feciydi), hikayenin akışı ve replikler de bayağı kötüydü. Şöyle bir örnek verecek olursam; başroldeki Tolgahan Sayışman’ın canlandırdığı karakter Emina Türkcan’ın canlandırdığı Lale’yi bir kez görür, vurulur, arkasından 1 defa telefon görüşmesi, 3-4 saatlik muhabbetin ardından kıza aşık olduğunu itiraf eder, ertesi gün de evlilik teklifi yapar ve aynı günün içinde evlenirler. Nasıl ama, süper ötesi değil mi!! Seviye ilkokul 1, bu kadar kötü bir senaryoya son yıllarda hiç rastlamamıştım vallahi. Böyle giderse bu dizinin hiç şansı yok bence. Tolgahan’ı beğenmeme rağmen, onun hatırı için bile bu diziyi izleyeceğimi sanmıyorum açıkçası. Zaten ilk 3 bölümün reytingleri de hiç iyi değil..Bu kötü gidiş yüzünden dizinin yönetmeni ve tüm reji ekibi diziden ayrılmış, ayrıca dizinin saati Salı günü saat 22:15'e alınmış, ama bu değişiklikler de kötü giden reytinglere pek ilaç olamamış gibi duruyor.

Kanal D'de Salı akşamları yayınlanan 'Öyle Bir Geçer Zaman ki' dizisi oldukça iyi reyting alan dizilerden biri. Fragmanlarından anladığım kadarıyla bu dizide de yine bir aile dramı, boynu bükük çocuklar ve gözyaşı mevcut. Anacım halkımız ne çok seviyor böyle ağlak dizileri, toplumca mazoist miyiz neyiz? Ben acıklı dizi kontenjanımı Fatmagül'ün Suçu Ne ile doldurdum, her akşam eve gelip bir posta ağlamaya hiç niyetim yok vallahi. O nedenle bu diziyi hiç almayayım, alana da mani olmayayım. ..

ATV'de Cuma akşamları 22:20'de oynayan Kılıç Günü dizisi de Kurtlar Vadisi tarzında bir dizi sanırım. Böyle diziler benim ilgi alanıma girmediği için bu diziyle de hiç işim olmaz. ATV çok reklam yapmasına rağmen bu dizinin de reytingleri çok başarılı değil...

Dizilerle ilgili bu ön değerlendirmemden sonra merakla beklenen(!) bu yılki favori ve plase dizilerimi de açıklayayım, vatana millete hayırlı olsun:):)
Favoriler: Gönülçelen (ATV-Cuma 20:00), Ezel (ATV-Pazartesi 20:00), Fatmagül'ün Suçu Ne (Kanal D-Perşembe 20:00)
Plaseler: Türkan (Kanal D-Perşembe 22:00), Aşk ve Ceza (ATV-Salı 20:00), Bitmeyen Şarkı (ATV-Salı 22:00)...

Bu haftalık bu kadar, yeni bir yazıyla buluşuncaya kadar şimdilik bye bye...