3 Ekim 2010 Pazar

Ezel'de dayı ölmüyor, Fatmagül yürekleri dağlıyor, Gönülçelen keyif veriyor...

Geçen hafta dizilerde bayağı heyecanlı şeyler oldu:
Ezel'in son bölümünde Ramiz dayının torunu Sekiz, beklenmedik bir anda Ramiz'i göğsünden bıçaklayıverdi ve izleyenler ekran karşısında şok geçirdi. Ezel'in kollarına yığılan dayı ölecek mi diye herkes merak içinde. Öyle ki dizi biter bitmez telefonlarım çalmaya başladı ve sorulan soru Ramiz dayı öldü mü oldu? Ne bileyim ayol, senaryoyu ben mi yazdım?! Ama arkadaşların bana olan bu güvenine teşekkür ederim, gururum okşandı vallahi. Neyse öğrendiğim tüyolar ve bazı öngörülerimle beni arayanlara söylediğim tahminimi sizlerle de paylaşayım bari; Bence Ramiz ölmeyecek, geçen sezon finalini hatırlayacak olursanız, 6 ay sonrasından bir görüntü vardı; bir oyun salonunda masanın etrafında tüm karakterler sıralanmıştı, Ramiz dayı da tekerlekli sandalyede oturuyordu. Dolayısıyla bence dayı ölmeyecek ama sakat kalacak ve Kenan Birkan ile savaşına devam edecek. Zaten Ramiz ölürse dizinin fanatikleri ortalığı bayağı bir ayağa kaldırırlar herhalde, şimdiden "Ramiz dayı ölmez, Ezel bölünmez" diye sloganlar atıyorlarmış:) Tüyolara göre asıl ölecek olan kişi Sekiz olacakmış, hatta ölüm sahnesi bir hayli ses getirecekmiş. Ahh, Kıvanç'ıma da hiç kıyamam ama diziye konuk oyuncu olarak girdiğine göre birkaç bölüm sonra diziden çıkması çok sürpriz olmaz. İlk bilgilere göre 4 bölüm konuk olması planlanıyordu, eğer öyleyse bu bölüm dizideki rolünün bitiyor olması lazım. Ama tabii Sekiz karakteri o kadar ses getirdi ki, Kıvanç'ı ikna edip mümkün olduğu kadar dizide tutmaları da bir diğer olasılık. Bu arada dizinin bu Pazartesi günü yayınlanacak yeni bölümünün fragmanı da çıktı, aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz..
http://www.dailymotion.com/video/xf0tfg_ezel-37-bolum-fragman_shortfilms

Gönülçelen’de son zamanların en güzel bölümünü izledik. Senaryo bir hayli toparladı, yeni senaristler bayağı iyi bir iş çıkarıyor; taşlar yerine oturuyor, konular çok daha sindirilerek anlatılıyor, çabucacık geçiştirilip tüketilmiyor artık. Daha ayakları yere basan, daha sürükleyici, daha tutarlı ve gerçekçi senaryolar izliyoruz. Hasret'in annesi Saime'ye karşı bir anda değil yavaş yavaş yumuşaması ve yakınlaşması, hortlatılan karakterin Murat'ın intihar eden eski sevgilisi Selin değil kardeşi Bahar olması gibi. Ayrıca Hasret ve Murat arasındaki aşk hergün biraz daha derinleşiyor, özlem ve kıskançlıkla bakan gözler konuşuyor, olaya eşlik eden müzikler iyi seçiliyor, Hasret gittikçe daha da güzelleşiyor, Murat her bölüm biraz daha şekerleşiyor, böyle olunca da dizi tadından yenmiyor. Hafta boyunca oynayan dizilerde vurdu kırdı, tecavüz, ağıt figan falan derken o kadar geriliyorum ki gerçekten bu dizi bana ilaç gibi geliyor. Yüzümde aptal mutlu bir tebessümle ve büyük bir keyifle izliyorum, 2 saatin nasıl geçtiğini hiç anlamıyorum, hepinize de tavsiye ediyorum. Özellikle Cuma günkü yeni bölümü kaçırmayın derim, tüyolara göre en bomba bölümlerden biri geliyor...

Tabii dizi güzel olunca Gönülçelen de ödüle doymuyor; 2010 Prestij Ödülleri, en iyi kadın oyuncu dalında Tuba Büyüküstün, en iyi erkek oyuncu dalında Cansel Elçin ve en iyi aşk dizisi dalında Gönülçelen'e veriliyor.

Ayrıca Gönülçelen dizisinin oyuncuları Tuba Büyüküstün, Cansel Elçin ve Onur Saylak “engelli çocukların normal çocuklarla aynı eğitim ortamında kaynaştırılması” amacıyla başlatılan bir sosyal sorumluluk projesine de destek veriyor. Bravo onlara, böyle anlamlı davranışlar gönlümüzü çeliyor...


Yeni sezonda başlayan dizilerle ilgili yorumlarıma gelince;
Yeni diziler içinde en başarılı olanı Fatmagül'ün Suçu Ne? dizisi. Dizi daha başlamadan çok fazla reklamı yapılmıştı, özellikle tecavüz sahnesiyle ilgili birçok spekülatif haber çıkmıştı. Bu tarz konular her zaman ilgi çekici oluyor, dolayısıyla dizinin tutacağı zaten başından belliydi. Daha ilk bölümden itibaren oyunculuklar diziye damgasını vurdu. Beren Saat yine çok başarılı bir iş yapıyor, ama özellikle ebe nine rolündeki Sumru Yavrucuk ve Fatmagül'ün yengesi Mukaddes'i oynayan kadın tek kelimeyle döktürüyor. Bu Mukaddes yılın kötü kadını olmaya aday bence, valla insanın kalkıp 2 tokat çekesi geliyor bazen. Ayrıca Fatmagül'e tecavüz eden 4 genci oynayan çocuklar da gayet iyiler. Yani oyunculuk manasında diyorum, yoksa eminim şu anda diziyi izleyen herkes bu gençleri bir kaşık suda boğmak istiyordur. Zavallı Fatmagül'ün dramını içim burkularak seyrediyorum. Bihter rolünden sonra Beren Saat bu dizide çok saf, çaresiz ve masum bir kızı canlandırıyor. Makyajsız ve şatafatlı kıyafetleri olmadan çok çıtıpıtı ve çocuk gibi duruyor, seksapeliteden eser yok. Ama Bihter rolüyle o kadar hafızalara kazınmış ki uzun süre bu imajından kurtulamayacak sanırım. Bu konuyla ilgili bir grup taraftar şöyle bir pankart açmıs: "Fatmagül'ün Suçu Ne? Biz onu Bihter zannettik!!" Böyle geyiklerin dönmesi ve konu Bihter bile olsa tecavüzün haklı gösterilmesi ne kadar acı bir durum:( Zaten diziye dair en büyük eleştiri de tecavüz olayının bu kadar öne çıkarılması ve reyting uğruna bunun üzerinden reklam yapılması; Yok tecavüz sahnesi nerde ne zaman çekilecekmiş, yok sahneyi çekecek oyunculara psikolojik destek verilmiş, bu sahneyi Beren Saat mi yoksa Hülya Avşar mı daha başarılı canlandırmış, tecavüz sahnesi internette tıklanma rekorları kırmış falan filan.. Umarım insanlar bu diziyle tecavüzü kanıksayıp tecavüze uğrayanları toplumdan dışlamak yerine olayın iğrençliğinin ve kişiler üzerindeki yıkıcı etkilerinin daha çok farkına varırlar. Öff, vallahi her bölümü izlerken içim şişiyor, yeterince stres yükümüz var zaten, bir Fatmagül'ün derdi eksikti. Ama diziye bir kez bulaşınca da neler olacağını merak ediyorsun doğal olarak, artık mecburen seyredeceğiz:( Bunun dışında Çeşme'nin nefis koy manzaraları eşliğindeki dizinin jenerik müziği de çok güzel (Bu beste de Ezel'in dizi müziğini yapan Toygar Işıklı'ya ait)

Türkan dizisinin ilk 2 bölümünde Türkan Saylan'ın Tıp Fakültesindeki öğrencilik yılları ve ilk gençlik aşkından falan bahsediliyor. Bir kadının da gayet güzel doktorluk yapabileceğini ispat çabaları, idealist kişiliği, Lepra(cüzzam)lı hastalar için başladığı mücadele ve meslek aşkı anlatılıyor. Henüz karakterleri ve hikayeyi tanıtma turları olduğu için ilk 2 bölüm çok heyecanlı geçti diyemeyiz. Genel olarak fena değildi ama asıl hikayenin önümüzdeki bölümlerde başlayacağını düşünüyorum/umuyorum.

Deli Saraylı dizisinin en büyük şanssızlığı Cuma akşamı Gönülçelen'in karşısında yayınlanıyor olması, o nedenle bu diziyi pek takip edemiyorum. Ancak tekrarlarına falan denk gelirsem seyredebiliyorum. Hiçbir bölümün tamamını izlemesem de izlediğim kısımları hoş ve eğlenceli bir dizi olduğu izlenimi yarattı bende. Ama öyle haftayı iple çekip yeni bölümü merakla bekleyeceğimiz türden bir dizi değil. Denk gelirse izlerim, olmazsa da çok dert değil modundayım.

Lale Devri dizisinin ilk bölümünü izledim, bence oldukça başarısızdı. Oyunculuklar yerlerdeydi (özellikle Emina Türkcan’ın rol kabiliyetsizliği, donuk bakışları ve yandan çarklı yamuk gülmesi feciydi), hikayenin akışı ve replikler de bayağı kötüydü. Şöyle bir örnek verecek olursam; başroldeki Tolgahan Sayışman’ın canlandırdığı karakter Emina Türkcan’ın canlandırdığı Lale’yi bir kez görür, vurulur, arkasından 1 defa telefon görüşmesi, 3-4 saatlik muhabbetin ardından kıza aşık olduğunu itiraf eder, ertesi gün de evlilik teklifi yapar ve aynı günün içinde evlenirler. Nasıl ama, süper ötesi değil mi!! Seviye ilkokul 1, bu kadar kötü bir senaryoya son yıllarda hiç rastlamamıştım vallahi. Böyle giderse bu dizinin hiç şansı yok bence. Tolgahan’ı beğenmeme rağmen, onun hatırı için bile bu diziyi izleyeceğimi sanmıyorum açıkçası. Zaten ilk 3 bölümün reytingleri de hiç iyi değil..Bu kötü gidiş yüzünden dizinin yönetmeni ve tüm reji ekibi diziden ayrılmış, ayrıca dizinin saati Salı günü saat 22:15'e alınmış, ama bu değişiklikler de kötü giden reytinglere pek ilaç olamamış gibi duruyor.

Kanal D'de Salı akşamları yayınlanan 'Öyle Bir Geçer Zaman ki' dizisi oldukça iyi reyting alan dizilerden biri. Fragmanlarından anladığım kadarıyla bu dizide de yine bir aile dramı, boynu bükük çocuklar ve gözyaşı mevcut. Anacım halkımız ne çok seviyor böyle ağlak dizileri, toplumca mazoist miyiz neyiz? Ben acıklı dizi kontenjanımı Fatmagül'ün Suçu Ne ile doldurdum, her akşam eve gelip bir posta ağlamaya hiç niyetim yok vallahi. O nedenle bu diziyi hiç almayayım, alana da mani olmayayım. ..

ATV'de Cuma akşamları 22:20'de oynayan Kılıç Günü dizisi de Kurtlar Vadisi tarzında bir dizi sanırım. Böyle diziler benim ilgi alanıma girmediği için bu diziyle de hiç işim olmaz. ATV çok reklam yapmasına rağmen bu dizinin de reytingleri çok başarılı değil...

Dizilerle ilgili bu ön değerlendirmemden sonra merakla beklenen(!) bu yılki favori ve plase dizilerimi de açıklayayım, vatana millete hayırlı olsun:):)
Favoriler: Gönülçelen (ATV-Cuma 20:00), Ezel (ATV-Pazartesi 20:00), Fatmagül'ün Suçu Ne (Kanal D-Perşembe 20:00)
Plaseler: Türkan (Kanal D-Perşembe 22:00), Aşk ve Ceza (ATV-Salı 20:00), Bitmeyen Şarkı (ATV-Salı 22:00)...

Bu haftalık bu kadar, yeni bir yazıyla buluşuncaya kadar şimdilik bye bye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder