1 Ocak 2011 Cumartesi

Yeni Bir Yıl Başlıyor...

Herkese çok mutlu, sağlıklı ve başarılı bir yeni yıl dileyerek yazıma başlayayım. Yeni yılın bu ilk gününde 2011'in ilk yazısına geçmeden önce 2010 yılının Haziran ayında açtığım blogumun ilk 6 aylık performansından kısaca sizlere de bahsetmek isterim (Eee, iş kadını olup da yıl sonu performans değerlendirmesi yapmamak olmaz, öyle değil mi?): Geçtiğimiz yıl toplam 34 yazı yazmışım (ki bu sayının uğuruna çok inanırım, bu da hoş bir tesadüf oldu). Haziran'dan bu yana blogu 2533 farklı kişi ziyaret etmiş, bu ziyaretçilerin içinde 31 değişik ülkeden 150'den fazla gurbetçi okuyucu da var. 10-15 arkadaşıma göndererek başladığım yazılarımı kısa süre içinde bu kadar çok insanın okuması pek beklediğim birşey değildi açıkçası. Yazılarımı takip eden herkese çok teşekkür ederim. Umarım okurken keyif alıyorsunuzdur.

Sizlerin önerileri doğrultusunda yazılarımı sürekli geliştirmeye çalışıyorum. Dizileri pek takip etmeyen arkadaşlarım ve okuyucular için bu yıl yeni bir uygulama başlatmaya karar verdim. "Ayın mekanı" köşesinde her ay, şimdiye kadar gezip gördüğüm ve hoşuma giden farklı bir yerden bahsedeceğim. Şu ana kadar 4 ayrı kıtada (Kuzey&Güney Amerika, Avrupa, Asya ve Afrika) tam 50 ülkede yaklaşık 200 şehir gezmiş bir kişi olarak beğendiğim yerler hakkında kısaca izlenimlerimi yazacağım, böylece belki buralara gitmeyi düşünenlere ufak bir katkım olur. Bu ayın mekanı olarak Maldivler'i seçtim. Bundan sonraki yazımda Maldivler'i anlatacağım..

Şimdi gelelim TV dünyasında neler olup bittiğine;
Medya Takip Merkezi, 2010 yılı boyunca, 1800’e yakın gazete ve dergiyi takip ederek, yılın en çok konuşulan/tartışılan yerli dizilerini ve hakkında en fazla haber yapılan dizi oyuncularını belirlemiş. 2010 yılına damgasını vuran ve en çok tartışılan dizi, benim de en favori dizilerimden biri olan "Aşk-ı Memnu" olmuş. 2010 yılında basında en çok ilgi gören ikinci dizi "Ezel" imiş, özellikle Haluk Bilginer’in kadroya girmesi ve Kıvanç Tatlıtuğ’un konuk oyuncu olarak diziye dahil olması nedeniyle de Ezel hakkında sıkça haber yapılmış. Yılın üçüncü yapımı "Yaprak Dökümü" olmuş. Yılın en fazla haber yapılan dizi oyuncusu ise “Aşk-ı Memnu” ve “Fatmagül’ün Suçu Ne?” dizilerinde canlandırdığı sansasyonel Bihter ve Fatmagül karakterleri ile çok konuşulan güzel oyuncu Beren Saat olmuş. Yerli dizi dünyasının en çok ilgi gören ikinci ismi ise, Aşk-ı Memnu dizisindeki yakışıklı Behlül karakteri ile herkesi ekran başına kilitleyen sevgili Kıvanç Tatlıtuğ imiş. Ezel'deki performansı ile büyük beğeni toplayan Kenan İmirzalıoğlu da, 2010 yılında en çok haberi yapılan üçüncü dizi oyuncusu olmuş. Yılın en çok konuşulan ilk üç dizisinin ve dizi oyuncularının Ay Yapım’ın dizileri ve bunlarda oynayan oyuncular olması da dikkat çeken bir ayrıntı bu arada.


Son günlerde medyada tartışılan konulardan birisi "Aşk-ı Memnu" dizisindeki Bihter rolüyle fırtınalar estiren Beren Saat'in yeni dizisi "Fatmagül'ün Suçu Ne" ile istediği sansasyonu yaratamaması ve bu rolü kabul ederek yanlış bir tercih mi yaptığı yönünde çıkan haberler. Yorumcular Fatmagül'ün Suçu Ne dizisinin Beren Saat'e pek bir katkı sağlamadığını ve Beren Saat'in yanlış seçim nedeniyle Bihter sayesinde elde ettiği popülerliği harcamaya başladığını yazıyorlar. Beren bile geçen ay verdiği bir röportajda Bihter'in renkliliğini ve heyecanını özlediğini söyledi. Bence de Bihter gibi gösterişli bir karakterden hemen sonra Fatmagül gibi gariban bir kişiyi canlandırmak Beren'e pek uymadı. Belki biraz ara verip sonra bu rolü oynasaydı daha inandırıcı olabilirdi. Henüz kimse Bihter'i unutamadığı için Fatmagül hep Bihter'in gölgesinde kaldı. Hatta bu konuda seviyesiz bir sürü geyik yapıldı(Tecavüz sahnesinden sonra "Fatmagül'ün Suçu Ne? Biz onu Bihter zannettik" gibi). Bütün bu gereksiz polemikler yüzünden de Beren boşu boşuna bayağı yıprandı. Hatta geçenlerde Alman medyası bile Beren'in kırgınlığını yazdı. Almanya'nın önemli haber dergilerinden Der Spiegel, Fatmagül'ün Suçu Ne? dizisi ile TBMM'de bile tartışmalara neden olan Beren Saat'e yer vererek, oyuncunun yeni dizisindeki rolü yüzünden başına gelenleri aktarıp Beren'in kısa süre önce Beyoğlu'ndaki bir mekanda alkollü gençler tarafından nasıl rahatsız edildiğini ve buradaki müstehcen imalardan dolayı kırgın olduğunu yazdı. Oyuncularımızın yabancı basında yer alması çok gurur verici bir durum ama tabii toplumumuz keşke böyle haberlerle gündeme gelmese daha iyi olurdu.

Gönülçelen birçok ankette olduğu gibi Gecce.com'un yaptığı ve binlerce kişinin oy kullandığı "2010 yılının en iyi dizisi" anketinde de oyların %46,3'ünü alarak yine birinci olmuş. Onu %23,7'lik oyla 'Aşk-ı Memnu' takip etmiş. 3. Öyle Bir Geçer Zaman Ki (%9,6), 4.Ezel (%5,1) ve 5. Kurtlar Vadisi Pusu (%3,4) olmuş. Gönülçelen'in son bölümünde Murat'ın Hasret'ten özür dilemesinin ardından Hasret, Murat'ın babasının iflasını ve konağı boşaltmak zorunda olduklarını da duyunca yumuşadı ve Murat'ların yeni evine hediye olarak piyanoyu getirdi. Bu jest karşısında Murat da piyanoyu tekrar çalmaya başladı, Hasret de ona şarkı söyleyerek eşlik etti. Bu anlara şahitlik eden Nesrin hanım bakalım oğlunun tekrar müziğe dönmesine ön ayak olan Hasret'e karşı bundan böyle sempati besleyecek mi, daha da önemlisi Murat Hasret'i albüm yapmaya ikna edebilecek mi ve en önemlisi Hasret ile Murat artık birbirlerine karşı itiraf turlarına başlayabilecek mi? Tüm bunların cevabını bu Cuma yayınlanacak 34. bölümde görmeyi umut ediyoruz :)

İstanbul'a gelen Katar Emiresi Sheika, hayranı olduğu Kıvanç Tatlıtuğ’u kaldığı Çırağan oteline çaya davet etmiş ama Kıvanç bu teklifi programı uymadığı ve yurtdışında olduğu gerekçesiyle reddetmiş. Anacım yakışıklı olmak da başa bela vallahi, milyonlarca hayranı yetmezmiş gibi şimdi bir de prensesler, emireler falan çocuğun peşine düştü, iyi mi!! Zavallı Kıvanç da peşindekilerden son sürat kaçmak için bir ay önce 600 bin liraya 2011 model bir Maserati satın almış. Yakışır valla, ne diyeyim. Bu durumda söylenecek tek şey; Onun arabası var, güzel mi güzel, şoförü de var özel mi özel:)


Show TV yeni yıla yeni dizilerle girmeye hazırlanıyor. Geçen sezon yayınladığı dizilerden umduğunu bulamayan, reytingleri iyi gitmeyen Deli Saraylı ve Güneydoğu'dan Öyküler Önce Vatan dizilerini bitiren, Lale Devri dizisini Fox TV'ye veren, Doktorlar ve Türk Malı dizilerinin de sürekli gününü değiştiren Show TV 2011'e 2 yeni diziyle başlıyor. Bunlardan birisi son yazımda da yazdığım, 5 Ocak Çarşamba akşamı saat 20:00'de yayınlanacak olan "Muhteşem Yüzyıl" dizisi. Halit Ergenç'in Kanuni Sultan Süleyman'ı oynayacağı dizide Kanuni'nin büyük aşkla bağlı olduğu Hürrem Sultan'ı Meryem Uzerli, Kanuni'nin annesi Valide Sultan'ı Nebahat Çehre, eşi Mahidevran Sultan'ı Nur Aysan, kardeşi Hatice Hatun'u Selma Ergeç ve onunla evlenecek olan sadrazam İbrahim'i ise Okan Yalabık canlandırıyor. Osmanlı'nın en geniş sınırlara ulaştığı en parlak döneminde sarayın kapalı kapıları arkasında dönen dolapların ve bir imparatorluğun kaderine yön veren bir aşk hikayesinin anlatıldıgı Muhteşem Yüzyıl dizisinde, Kırım'dan cariye olmak için yola çıkan bir genç kızın (Hürrem) ihtirası, hırsları ve entrikalarıyla bir imparatorluğun kaderine yön verişi ve ilerde oğlunu tahta oturtmak için verdiği mücadele ele alınacak. Bize düşen de bu iddialı diziyi heyecanla takip etmek olacak..

Show TV’nin yeni dizilerinden diğeri ise "Adını Feriha Koydum" isimli dizi. Başrollerini Vahide Gördüm, Hazal Kaya ve Çağatay Ulusoy’un paylaştığı dizide Hazal Kaya Etiler'deki bir apartmanda kapıcılık yapan bir ailenin hırslı ve gözü yükseklerde olup sınıf atlamaya çalışan kızını, bu yılın best modeli olan Çağatay Ulusoy ise zengin bir ailenin yakışıklı oğlunu canlandırıyor. Bu ikili arasındaki aşk hikayesi de doğal olarak ana konuyu oluşturuyor. Adını Feriha Koydum'un ilk bölümü 6 Ocak Perşembe günü saat 20.00'de seyirci ile buluşacak ama tabii karşısında Fatmagül'ün Suçu Ne ve Kurtlar Vadisi Pusu gibi güçlü dizileri bulacak. Bakalım seyirci Aşk-ı Memnu'daki zengin kızı Nihal'den sonra Hazal Kaya'yı kapıcı kızı olarak kabul edecek mi yoksa Beren Saat gibi onun için de eleştiriler mi olacak? Tanıtım fragmanını aşağıda bulabilirsiniz..
http://www.dailymotion.com/video/xgdjvz_adyny-feriha-koydum-2-tanytym-fragmany_shortfilms

Yaklaşık 10 gün önce Taksim'de "Yerli Dizi Yersiz Uzun" sloganıyla yüksek katılımlı bir eylem gerçekleştirildi. 90-100 dakikalık dizi sürelerinin kısaltılması ve böylece dizileri yetiştirmek için haftanın 7 günü uykusuz ve ağır şartlara katlanmak zorunda kalan set çalışanlarının çalışma koşullarının iyileştirilmesi amacıyla düzenlenen bu eyleme dizi oyuncuları, yönetmenler, senaristler ve set çalışanları katılmış. Eyleme katılanlar arasında Kenan İmirzalıoğlu,Engin Altan Düzyatan, Tuba Büyüküstün, Cansel Elçin, Beren Saat, Murat Yıldırım, Burçin Terzioğlu, Sedef Avcı, Nejat İşler, Berrak Tüzünataç ve Cansu Dere gibi birçok ünlü isim de varmış. Bu eylemin ardından konu Meclis'e de taşınmış. 4 kuşak reklam alabilmek için bu kadar uzun süren dizilerin Dünya standartları gibi 45-50 dakikalara indirilmesi çok daha kaliteli diziler izlememize olanak tanır bence de. Zira her hafta neredeyse bir sinema filmi uzunluğunda bölümler yetiştirmeye çalışmak yüzünden bir süre sonra dizilerin konuları gereksiz yere uzatılıp saçmalaşmaya başlıyor, bazen hiç olmayacak mantık hataları yapılıyor. Bakalım bu girişimler dizi sektöründe yeni düzenlemeleri de beraberinde getirebilecek mi?


2010'un son günü Beyoğlu’nda ünlü yapımcı Türker İnanoğlu’nun yaptırdığı 6 katlı ‘Sinema–Tiyatro Müzesi ve Sanat Kitaplığı’nın açılışı gerçekleştirilmiş ve açılışa Tuba Büyüküstün, Hülya Avşar, Gülşen Bubikoğlu, Türkan Şoray, Nehir Erdoğan, Kerem Alışık, Zeki Alasya gibi birçok ünlü isim katılmış. Müzede Türk sinema ve tiyatrosunun değerli oyuncularının balmumundan heykelleri, Yeşilçam filmlerinin afişleri, set resimleri, portreler ve değişik karikatürler vb. sergileniyormuş. İlgilenenlere duyurulur, ben de ilk fırsatta gitmek isterim.

Yazımın son bölümünde geçen hafta Kıbrıs'da neler olduğundan biraz bahsedeyim. Kıbrıs'ın en lüks oteli olan Cratos'un Casino'sunda Serdar Ortaç ile karşılaştık. Biz Casino'da yaklaşık 1,5 saat kaldık ve kumarla pek işimiz olmadığı için geyiğine 3 kişi ortak olarak 100 TL ile rulet oynadık, sonunda acemi şansı ile masadan 300 TL ile kalktık. Yazımın başında da belirttiğim gibi uğurlu sayılarımdan biri olan 34 numaraya neredeyse her oyunda fiş koydum, olasılık çok düşük olmasına rağmen 1 saatin içinde tam 4 kez 34 geldi ve bu sayede bayağı kazandık. Ama kazanmamızdan ziyade rulet masasındaki komik hallerimiz görülmeye değerdi; önce kuralları öğrendik, ardından sayılara 1'er dolarlık fişlerden teker teker koyduk, 3-5 dolar kazandıkça ellerimizle çak falan yapıp sevinç çığlıkları attık. Tabii tahmin edebileceğiniz gibi bu esnada çevremizde oynayan kumarbazlar fenalık geçirdiler, zira adamlar ve kadınlar büyük bir stres içinde her oyunda yüzlerce, hatta binlerce dolarlık fişlerle oynayıp kaybettikçe, buna karşın biz 3-5 dolar kazandığımız için mutluluk naraları attıkça eminim bizi boğmak istediler, sinir içinde söylenip durdular. Oysa biz hiç istifimizi bozmayıp oyunumuza aynen devam ettik ve çok eğlendik :) Ben 1 hafta boyunca Casino'ya sadece 1 kez uğradım ama hergün giden arkadaşlardan gelen haberler Serdar Ortaç'ın günlerdir orada kumar oynadığı ve kaybettikçe karşılığında Cratos'da bedava sahne alacağı yönündeydi. Yazık yaa, sanırım şimdiden çok sayıda konser sözü vermek durumunda kalmış. Nitekim 1 Ocak akşamı da Cratos'da konseri vardı. Ayrıca aynı otelde yılbaşı gecesi Tarkan ve Ajda Pekkan birlikte sahne aldılar ama ben yeni yıla İstanbul'da girdiğim için konseri izleyemedim tabii.

Biz Kıbrıs'da yılbaşı kutlamamızı Gülay Eralp'in şarkıları eşliğinde yaptık ve sevgili Gülay'ın süper sahne performansı ile çok eğlendik. Geçtiğimiz ay Nispet'deki programına gitmiş ve orada da çok eğlenmiştim. Herkese tavsiye ederim.

Hepinize tekrar iyi yıllar dileyerek 2011'deki bu ilk yazıma artık noktayı koyuyorum. Sevgilerimle,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder