4 Kasım 2010 Perşembe

Ezel'de Ölümlerin Arkası Kesilmiyor...

Ezel dizisinde yine ölen ölene. Her 5-6 bölümde bir ya birileri vuruluyor ve ölmekten son anda kurtuluyor ya da o kadar şanslı olamayanlar Hakkın Rahmetine kavuşuyor. Son bölümde de Ezel'in kardeşi Mert'i arabayla ezerek öldürdüler ya da biz şu anda öyle zannediyoruz. Eyşan'ın kardeşi Bahar'dan sonra Ezel'in kardeşi de gitti yani. Zavallı Ezel'in ailesi de büyük oğullarına daha yeni kavuşmuşken şimdi de küçük oğullarını kaybediyorlar. Bu arada Ezel'de sıklıkla yapılan bir hatadan da söz etmek istiyorum. Bu dizide kıyafet devamlılığından sorumlu arkadaşlar biraz daha dikkatli olsalar hiç fena olmayacak. Son bölümde Mert'e araba çarptığı gecenin başında üzerinde krem rengi bir mont varken, gecenin devamında bir anda montu siyah oluvermişti. Benzeri bir hatayı 6-7 bölüm önce bir sahnede Ezel Haydarpaşa Garına doğru koşarken izlemiştik. Koşunun başında Ezel'in üzerinde bir ceket varken, arada ceketsiz sadece tişörtle görmüştük, ama koşunun sonunda gara vardığında ceket tekrar üzerindeydi. Bu nasıl oluyor ayol; yoksa oğlu terlemesin diye kör annesi de Ezel ile birlikte koşup aralarda sırtına bez falan koyup tekrar ceketini mi giydirdi acep?? Bu kadar kaliteli bir dizide böyle hataların olmaması gerekir diye düşünüyorum...

Aşk ve Ceza dizisinde bu haftadan itibaren Uğur Yücel konuk oyuncu olarak yer almaya başladı. Dizi rekabetinin çok fazla olmasından dolayı diziler reytinglerini koruyabilmek için bu tarz adımlar atmak zorunda kalıyorlar. Geçen sene reytinglerde genellikle birinci olan Aşk ve Ceza dizisi bu yıl 'Öyle Bir Geçer Zaman ki' dizisinin karşısında reyting kaybedince kadrosuna yeni oyuncular dahil etmeye başladı; Sinan Tuzcu ve Burak Sergen'den sonra bu hafta da Uğur Yücel kadroya dahil oldu. Bakalım bu yeni kanlar diziye nasıl bir katkı sağlayacak?

Tuba Büyüküstün ve Cansel Elçin yine dizilerdeki en iyi oyuncu ödüllerini toplamaya devam ediyorlar. En son olarak da Fanepage.com'un anketinde ilk sırayı almışlar. Gönülçelen'in son bölümü de ratinglerde hem totalde hem de AB grubunda gün birincisi oldu. Gönülçelen'in bu bölümündeki bir sahnede; Hasret tek başına bir otel odasındayken dışardaki gök gürültüsünden korktuğu için ve o esnada kırgın olduğu Murat hocasını arayamadığından televizyonu açtı ve bilin bakalım karşısında kimi gördü?? Murat'ı!!(ama bu Murat başka Murat, Hasret'in (yani Asi'nin) bir önceki aşkı(yani Asi'nin Demir'i),Aşk ve Ceza'nın Savaş'ı Murat Yıldırım.. Çok hoş bir enstantaneydi. Ne yapsın kızcağız, baktı ki yeni aşkı Murat'dan bir hayır yok, çareyi ex aşkı Demir'in şefkatli bakışlarında buldu sanırım:) Zaten eğer Murat hoca bu aralar harekete geçmezse korkarım Hasret'i Levent'e kaptıracak. Zira bu haftaki bölümün aşağıda linki olan fragmanına göre Levent arkadaşının aşkı Hasret'e evlenme teklif ediyor ve Murat da bunu duyuyor. Hasret'in cevabının ve Murat'ın tepkisinin ne olacağını bilmiyoruz ama Cuma akşamki bölümde heyecanlı şeyler olacağı kesin. Bu arada Gönülçelen dizisinde önümüzdeki bölümlerde kullanılacak bir parça için şarkı sözü yarışması düzenlenmiş. Diziyi izleyenler, Murat'ın Hasret'e olan duygularını ve aşkını en güzel anlatan şarkı sözünü yazıp gönderecekler, birinci seçilecek güfteyi de Kıraç besteleyecekmiş. Dizide bu şarkı muhtemelen Murat hocanın Hasret'e armağan edeceği beste olarak kullanılacak. Bence seyirciyi böyle bir olaya dahil etme fikri çok akıllıca bir strateji. Geçen bölümde Murat hocanın piyanistleri aratmayan performansından bahsetmiştim hatırlarsanız. Nitekim Cansel Elçin o sahnede piyanoyu el dublörü kullanmadan tamamıyla kendi çalmış. Üstelik çaldığı eser Chopin‘in Fantaisie Impromptu adlı bestesiymiş ve müzik çevreleri tarafından çalması oldukça zor bir parça olarak kabul edilirmiş. Bunun için 1 hafta ders almış ve çekim günü piyanonun başına geçip kendisi çalmış. Bravo Cansel'e vallahi.
http://www.dailymotion.com/video/xfi4yx_gonulcelen-27-bolum-sesli-fragmany_shortfilms

Piyano demişken geçen akşam Animato Filarmoni Orkestrasının Aya İrini'deki konserine gittik. Alzheimer Vakfı yararına düzenlenen konserde 80 kişilik orkestra Çaykovski, Rahmaninof ve Prokofiev'in eserlerini Aya irini'nin büyülü atmosferinde çaldılar. Parçaların çoğuna pek aşina olmasam da en bildiğim ve beğendigim eserlerin olduğu kısım Çaykovski'nin çalındığı ilk bölümdü. Konserde; daha 20 yaşında olmasına rağmen bol ödüllü, çekik gözlü Amerikalı bayan piyanist olağanüstü bir performans sergileyerek resmen piyanoyu konuşturdu.(Tabii biz bu sahnede Amerikan Çinlisi yerine Canselciğimi izlemeyi tercih ederdik ama ne yaparsın işte, sanat aşkına katlandık artık:). Bu arada orkestra şefi, İngiliz Kraliyet Nişanı sahibi Howard Griffiths amca bir konuşma yaptı. Ama işin enteresan tarafı bu konuşmayı Türkçe yapmasıydı. Adam çok şeker bir aksanla resmen şakır şukur Türkçe konuştu, hatta arada espriler bile yaptı. Sürekli alkışlarla tekrar sahneye çağrılınca son parçayı çalmadan önce 'Artık bu marştan sonra evinize gidersiniz herhalde!' diyerek salondakileri bayağı güldürdü. Bize jest olsun diye de son parçayı Türkiye'den seçmişti: 'Ayşe,Fatma,Hayriye..Haydi çiftetelliye..' isimli özgün klasik eserimiz ile konser noktalandı!! (Gözleriniz niye faltaşı gibi açıldı ki, olamaz mı yani??). Neyse tabii ki dalga geçiyorum ama şimdi anlatacağım hikayeler gerçek ve aynen yaşandı. İsmi lazım değil (onlar kendilerini bilirler), 2 arkadaşımla birlikte konsere giderken bindiğimiz takside şoföre Aya İrini yerine 'Aya Yorgi'ye lütfen' diyeni mi ararsınız yoksa 1500 yıllık Ayasofya'ya Topkapı Sarayı diye tutturanını mı! Tamam belki ben de Sultanahmet insanı olmayabilirim ama en azından kilit noktaları bilirim yani. Benim böyle arkadaşlarım olduğu sürece hem her ortamda çok eğlenirim hem de yazacak çok malzeme bulurum vallahi, iyi ki varsınız...

Geçen hafta Show TV'de 2 yeni yarışma programı başladı. Bunlardan bir tanesi Engin Altan Düzyatan ile "Canlı Para" yarışması. (Kapalıçarşı dizisinin bitmesinin ardından Engin Altan'ı özleyenler bu yarışma ile kendisini tekrar izleyebilirler, üstelik her gece). Hafta içi her akşam yayınlanan bu yarışmanın başında, birlikte yarışan 2 kişiye nakit 1 Milyon TL veriyorlar, yarışmacılar her soruda ellerindeki paraları doğru olduğunu düşündükleri şıkka koyuyorlar, emin olamadıkları sorularda parayı şıklara bölüştürüp doğru şıkka kaç lira koymuşlarsa bir sonraki soruya o kadar parayla geçip 8 sorunun sonunda ellerinde kalan para ile yarışmadan ayrılıyorlar. Keyifli bir yarışma, reytingleri de fena gitmiyor. Tek sorunu sabit bir yayın saatinin olmaması. Bir akşam 20:00 kuşağında yayınlanırken diğer akşam 22:30'da oluyor. Bunun nedeni de Show TV'nin dizileri pek iyi reyting almadığı için dizilerin gün ve saatlerinin sürekli değiştiriliyor ve buna göre de yarışmanın saatinin belirleniyor olması.

Diğer bir yarışma programı da geçen Cumartesi akşamı başlayan Acun Ilıcalı'nın 'Yok Böyle Dans' yarışması. Acun'un her işinde olduğu gibi bu yarışması da oldukça ses getirdi. Ünlü isimlerin bir sosyal sorumluluk projesi için bir araya geldiği, her hafta sergileyecekleri salon dansları performansı sonucu elde edilecek gelirle duyma engelli çocuklar için okul yapılacak olan yarışmada Azra Akın'dan Burcu Esmersoy'a, Güneri Cıvaoğlu'ndan Pascal Nouma'ya kadar 14 ünlü şahsiyet yer alıyor. Yarışmanın ilk bölümünde Azra'nın şahane vals'ini seyrettik. Dünya güzelimiz sahnede prenses zerafetiyle müthiş dans etti doğrusu. Hatta Azra, bu yarışmaya katılmak için davet edildiği bu yılki Miss World jüriliğini reddetmiş, iyi olmuş aslında. Biz de bu sayede onun güzel dansını izleme şansını elde etmiş olduk. Kızlarda en başarılı olan Azra iken erkeklerin en iyisi de Pascal Nouma'ydı. Diğer beyler odun yutmuş gibi dans ederlerken Pascal bayağı kıvraktı. Bir de Güneri Cıvaoğlu'ndan bahsetmek isterim. Dansıyla (daha doğrusu dans edemeyişiyle) geceye damgasını vurdu bence. Onu izlerken bir hayli eğlendik. Partneri çevresinde kıvırırken Güneri abi genelde onu izliyor durumundaydı, karizmayı bayağı çizdirdi yani. Yine de medeni cesaretinden dolayı tebrik etmek gerek. Hoş vakit geçirmek isteyenler için 'Yok Böyle Dans' her Cumartesi akşamı saat 20:00'de Show TV'de yayınlanacak.

Geçen yılın gişe rekortmeni 'Nefes' filminin dizi versiyonu olan 'Güneydoğu'dan Öyküler Önce Vatan' dizisi 3 hafta önce başladı, Çarşamba akşamları saat 22:30'da Show TV'de yayınlanıyor. Başrollerini Melisa Sözen, Serhat Tutumluer ve Umut Kurt'un paylaştığı dizide 5 yıl önce şehit olan asker abisinin ardından Şırnak'a tayini çıkan bir hemşire (Melisa Sözen), bir doktor (Umut Kurt) ve hastanede yaşananlar ile terörist çatışmasında yaralanan, ayağı kesilen, şehit olan askerlerin hayatı anlatılıyor. (Serhat Tutumluer de hemşirenin ölen abisinin en yakın arkadaşı ve hemşirenin eski sevgilisi olan, oradaki askeri birliğin komutanı rolünde). Ayrıca dağa çıkarılıp terörist yapılan kişiler, bunların ardındaki aileleri ve yöre halkının öyküleri de dizide işlenen diğer konular. Dizinin geçen haftaki bölümünü izledim, keşke izlemez olaydım; tahmin edilebileceği gibi çok duygusaldı, seyrederken sürekli boğazım düğümlendi,ağlamaktan gözlerim şişti vallahi. Bir de fonda çalan 'Memleketim' şarkısı ile milli duygular tavan yaptı. Hemşire Aylin'in İstanbul'daki annesi ile yaptığı telefon konuşması sırasında söylediği "Burası hiçbir yere benzemiyor" sözü çok etkileyiciydi. Türkiye'nin Güneydoğu gerçeğini oldukça güzel özetliyordu. Yaşadığımız hayatın kıymetini bilelim arkadaşlar. Bizler buralarda güvenlik içinde mutlu mesut yaşarken birileri oralarda bedel ödüyor ne yazık ki :(

Bitmeyen Şarkı dizisinin başrol oyuncusu Bülent İnal bu yaz evlenmeyi planladığını açıklamış. Geçen sene oynadığı ‘Bu Kalp Seni Unutur mu?' dizisinin sanat asistanlığını yapan Melis Tüysüz ile 1 yıldır birlikte olan Bülent İnal daha önce Tuba Büyüküstün ve Beren Saat ile uzun süreli aşklar yaşamıştı. Türkiye'nin en güzel 2 oyuncusuyla birlikte olmak herkese kısmet olmaz yani, neyse umarım yeni ilişkisinde mutlu olur..

Bu aralar eve gidip gelirken sürekli Kuruçeşme'de dizi çekimlerine rastlıyorum. Geçen hafta yağmurlu bir sabah işe giderken Lale Devri dizisinin çekimi yapılıyordu. Beyaz bir Mercedes'in içinde Serenay Sarıkaya'nın bir sahnesi çekiliyordu. 2 gün önce de gece eve dönerken yine aynı yerde bu kez Unutulmaz dizisinin başrol oyuncuları Serhan Yavaş ve Sinem Öztufan'ın yatların önünde bir sahne çekimi vardı. Bu arada Unutulmaz dizisinin yapımcısı diziyi 4 bölüm sonra (61.bölümde) bitirmeyi planladıklarını açıklamış. Bunun üzerine dizinin fanları kanalı ve yapımcıyı mesaj yağmuruna tutmaya başlamışlar. Sanırım bu çabalar bir sonuç verecek ve dizi devam edecekmiş.



Tahmin ettiğim gibi ATV'deki Adanalı dizisi haftaya final yapıyormuş. Reytingleri iyi gitmeyen bir diğer dizi de Deli Saraylı. Cuma akşamı güçlü rakiplerinin karşısında bir türlü tutunamayınca önümüzdeki haftadan itibaren günü değiştiriliyormuş ve artık Perşembe akşamları yayınlanacakmış. Ama eğer yeni gününde de iyi reyting alamazsa birkaç hafta sonra bu dizinin de sonu gelebilir. Bir diğer ihtimal de dizinin Show TV yerine başka bir kanala geçmesiymiş. Daha önce Cuma akşamı yayınlanacağı duyurulan, başrollerini Erdal Özyağcılar, İbrahim Çelikkol, Hatice Şendil ve Ahmet Rıfat Şungar'ın paylaştığı 'Karadağlar' dizisinin ise Pazartesi akşamları yayınlanmasına karar verilmiş. Sanırım Cuma akşamı yayınladıkları hiçbir dizileri tutmayan Show TV bu riski göze alamadı. Ben Ezel ile çakıştığı için izlemeyi pek düşünmüyorum ama ilgilenenler Karadağlar dizisinin ilk bölümünü 8 Kasım Pazartesi akşamı saat 22:30'da Show TV'de seyredebilirler.


Son olarak da 'Behzat Ç.' dizisiyle ilgili birşeyler yazayım. Aslında ben bu diziyi hiç izlemiyorum ve izlemeyi de düşünmüyorum. Ama 1-2 arkadaşımın ısrarı üzerine, onların güzel hatırına bu diziden de bahsedeyim bari..Daha önceleri Pazar akşamları yayınlanan ve reytingleri idare eden Behzat Ç., Star TV'nin ATV'deki Ezel'i baltalama amacıyla diziyi Pazartesi akşamına kaydırması ile tam anlamıyla yere çakıldı ve dizi reytinglerde 12. sıradan 34. sıraya düştü. Kanal yöneticileri bu inatlarından vazgeçmezler ve dizinin gününü tekrar değiştirmezlerse bu dizinin de sonu fena olabilir, benden söylemesi.

Bir yazının daha sonuna geldik, yeni bir yazıyla yakında buluşuncaya kadar hoşçakalın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder