4 Aralık 2011 Pazar

Keşanlı Ali Destanı Oyunu Keyifle İzleniyor..


Biraz rötarlı da olsa bu yazımda 10 gün önce İrte ile birlikte gittiğimiz Maslak TİM'deki 'Keşanlı Ali Destanı' oyununun prömiyerinden bahsedeceğim. Öncelikle bu başarılı oyunun sahnelenmesi için emek verenlerden biri olan ve açılış gecesine bizi davet eden sevgili Aylin'e teşekkür ederek yazıma başlayayım. Haldun Taner'in ölümsüz eserinin Sadri Alışık Tiyatrosunun 15. yılı şerefine yeniden sahnelendiği ve yönetmenliğini Ahmet Mümtaz Taylan, başlıca rollerini Songül Öden,Yavuz Bingöl,Kerem Alışık, Mustafa Üstündağ ve Tuba Ünsal'ın üstlendiği bu oyunun ilk gecesine birçok ünlü isim de katıldı. Daha TİM'den içeriye adımımızı attığımız anda kameralar Paşhan Yılmazer'i görüntülüyordu, tam kapının girişinde röportaj yaptıkları için biz de mecburen kameraların önünden geçerek ilerlemek durumunda kaldık. Paşhan'ın bu kadar kısa boylu olduğunu bilmiyordum, şaşırdım açıkçası. Salona girerken bu kez fuaye alanında Selçuk Yöntem (Aşk-ı Memnu dizisinin Adnan beyi)  ile karşılaştık. Yerimize geçtiğimizde hemen önümüzde en ön sırada oturan Çolpan İlhan'ı ve bizimle aynı sırada olup birkaç koltuk ilerde oturan Azra Akın ve yanındaki Arzum Onan'ı gördük.
Azra at kuyruğu yaptığı saçları, sürekli gülümseyen yüzü ve kolsuz siyah bluzu ile çok güzel görünüyordu. Sanırım salondaki en uzun boylu ve en hoş kadındı. Oyunun ilk yarısı bittiğinde fuaye alanında bütün kafalar dönüp dönüp ona bakıyordu. Aman nazar değmesin, Azra Akın ve Kıvanç Tatlıtuğ birbirlerine çok yakışan bir çift gerçekten. 2 gün arayla katıldığım galalarda önce Kıvanç'ın ağbisi, sonra da kız arkadaşıyla aynı ortamda olup da Kıvanç'ı görememek ayrı bir şanssızlıktı tabii! Tiyatroya beraber geldiği bayan arkadaşının gitmesi gerekince Azra da onunla birlikte ayrıldı ve oyunun ikinci bölümünü izleyemedi. Bu arada yakında Azra'yı Show TV'de başlayacak olan 'Muck' isimli dizide şan öğretmeni rolüyle izleyeceğiz ve danstaki şahane performansından sonra sanırım sesini de dinleme imkanı bulacağız.
Salonda Azra Akın'ın yanında oturan Arzum Onan da kıvırcık saçları, sade makyajı ve kıyafeti ile çok hoş ve sempatik görünüyordu. Oyuna verilen arada da yerinden hiç kalkmadı ve yanındakilerle sohbet etti. Hemen arkamızdaki sırada Yücel Erten (Bitmeyen Şarkı dizisindeki Kadir Ağa) ve 3 koltuk yanımızda oyuncu Ayçin İnci Taylan (aynı zamanda yönetmen Ahmet Mümtaz Taylan'ın eşi) vardı. Acaba yanımızdaki koltukta kim oturacak diye beklerken Yılmaz Erdoğan çıkageldi. Oyunun ilk bölümüne bir arkadaşıyla beraber katılırken 2. perdenin başlamasına az bir süre kala eşi Belçim Bilgin Erdoğan ile elele geldiler ve bu kez Belçim Bilgin yanıma oturdu. O akşamdan 2 gün önce 'Dedemin İnsanları' filminin galasında da karşılaştığım Belçim Bilgin'i bu kez çok daha yakından görme ve konuşma şansım oldu. Son derece sempatik bir şekilde merhabalaşıp yerine oturdu, sonra sohbet etmeye başladık.
Nejat İşler ile birlikte başrol oynadığı Keşanlı Ali Destanı dizisinin Aralık ayının ilk haftasında başlayacağını ve bu proje nedeniyle çok heyecanlı olduğunu söyledi (İlgilenenler için dizinin ilk bölümü 10 Aralık Cumartesi akşamı saat 8'de Kanal D'de yayınlanacak). Belçim çok şeker ve güleryüzlü bir insan, oyun boyunca attığı kahkahaları da süperdi. Bu arada Yılmaz Erdoğan'ın da saçı sakalı birbirine karışmıştı, sakaldan neredeyse yüzü görülmeyecek bir durumdaydı. Sanırım Monica Bellucci, Beren Saat ve Belçim Bilgin ile birlikte oynadığı 'Gergedan'ın Son Şiiri' filminde canlandırdığı rol yüzünden böyle geziyor.

Ortamı bu kadar anlattıktan sonra biraz da oyundan bahsedeyim. Yaklaşık 40 kişinin rol aldığı 'Keşanlı Ali Destanı' oldukça güzel bir müzikal olmuş. Başrollerdeki oyuncuların hepsi başarılıydı ama özellikle 'Zilha' rolünde oynayan Songül Öden'i çok beğendim doğrusu. Daha önce 'Gümüş' dizisinde izlediğim, bu sezon da 'Umutsuz Ev Kadınları'nda rol alan Songül Öden'i tiyatro sahnesinde ilk kez seyrettim ve performansını harika buldum. Her ne kadar oyunun adı 'Keşanlı Ali' olsa da sanki Zilha rolüyle Songül Öden daha ön plana çıkıyor ve oyunu o sürüklüyor gibiydi. Hem köylü şivesiyle konuştu hem şarkı söyledi hem de komedi yaptı, gerçekten müthişti. Özellikle oyunun ikinci perdesinde insanları gülmekten kırdı geçirdi (köpek gezdirdiği bir sahne vardı ki süperdi). Bütün salonla birlikte Belçim Bilgin de Songül'ün muhteşem performansına kahkahalarla güldü ve sürekli alkışladı. Sahnede karşımda duran Zilha'yı yanımda oturan dizinin Zilha'sı ile birlikte izlemek de hoş bir tesadüftü doğrusu:) Bakalım bu rolü Belçim de Songül kadar başarıyla canlandırabilecek mi, bu hafta izleyip göreceğiz..

Bu arada diğer oyuncuların da hakkını yemeyeyim; Yavuz Bingöl de Keşanlı Ali rolünde bayağı başarılıydı, çok doğal ve hissederek oynadı, hatta dans ettiği bir sahnede hızlı figürler sergilerken kendinden geçip taktığı güneş gözlüğünü bile düşürdü ve sonra da üzerine basıp kırdı:) Kerem Alışık biraz daha geri planda kalan birkaç karakteri canlandırdı, özellikle sarhoş rolüyle dikkat çekti. Beni şaşırtan oyunculardan biri de şu anda Tövbeler Tövbesi dizisinde de oynayan Tuba Ünsal oldu açıkçası. Oyun boyunca 2 farklı karaktere bürünen Tuba Ünsal özellikle 'Madam Olga' rolünde acayip iyiydi. Aksanlı konuşması ve komik tavırları çok şekerdi. Madam Olga'nın Zilha'ya zerafet dersleri verdiği ve 'yatak odası sesiyle telefonda konuşma eğitimi' yaptırdığı sahnede gerek Songül gerekse Tuba'nın performansları tek kelimeyle şahaneydi, gülmekten koptuk (Bu arada Tuba Ünsal bir hayli zayıf, uzun boylu ve güzel bir kız, Songül Öden'i de TV ekranında göründüğünden daha hoş buldum). Mustafa Üstündağ da önemli rollerden birini gayet başarıyla canlandırdı. Songül Öden ile karşılıklı oynadıkları bir sahnede Songül'ün takma saçının yere düşmesi üzerine her iki oyuncu da son derece profesyonel davranarak hiçbir şey olmamış gibi doğaçlama rol yapmaya devam ettiler. Oyunun sonunda bütün salon tüm oyuncuları ayakta alkışladı. Kerem Alışık hem babası Sadri Alışık'ı anan hem de annesi Çolpan İlhan'a teşekkür eden duygusal bir konuşma yaptı. Gerek bu konuşmanın etkisi gerekse sergilediği performansa izleyicilerin olumlu tepkisi nedeniyle sevgilisi Songül Öden'in de gözleri doldu. Yavuz Bingöl'ün sahne arkası ekibini anons ettiği sırada heyecandan dekor-kostüm vb. sorumluların soyadlarını hatırlayamaması ve birini sahneye çağırmayı tamamen unutması üzerine 'ya onu bana söylemediniz' falan demesi de çok sempatikti ve salonda gülüşmelere neden oldu. Sonuç olarak herşeyiyle çok keyifli bir geceydi. Kesinlikle seyretmenizi tavsiye edebileceğim çok güzel, hareketli, müzikli ve eğlenceli bir oyundu, sadece biraz uzundu, saat 9'da başlayıp 12:30 civarında bitti. Böylece bir galanın daha sonuna gelindi.

Yazımı bitirirken 2 gün önce Ortaköy Esma Sultan Yalısı'nın önünde gördüğüm ünlülerden de biraz bahsedeyim. Ortaköy Starbucks'da otururken bir anda tam karşımdaki Esma Sultan'ın kapısında bir hareketlenme oldu ve kameralar Elle Style Awards gecesi için gelen konukları çekmeye başladı. Orada olduğum 15 dakika boyunca Burcu Esmersoy, Keremcem, Tülin Şahin ve eşi ile Tuba Büyüküstün ve Onur Saylak çiftini gördüm. Burcu Esmersoy kırmızı straplez elbisesiyle, Tülin Şahin de tek omzunu açıkta bırakan bakır renkli uzun elbisesiyle çok hoş görünüyordu. Keremcem de bordo ceketiyle pek şık ve yakışıklıydı. Bu ünlülerin hemen ardından Tuba Büyüküstün ve eşi Onur Saylak'ın beyaz Mercedes jeepi önümden geçti ve kapıya yanaştı. Her ikisi de arabadan iner inmez kameralar etraflarını sardı.
7 aylık hamile olan Tuba göğüs dekolteli kırmızı saten bir elbise ve üzerine siyah bir palto giymişti, karnı burnunda olmasına rağmen yine çok güzel ve alımlıydı. Arkadan topladığı saçları, makyajı, şıklığı ve zerafeti ile bugüne kadar gördüğüm en güzel hamile kesinlikle Tuba! Onur Saylak da siyah takım elbisesinin içinde oldukça şıktı. Her ikisi de gayet keyifli ve mutlu görünüyorlardı ve sürekli çevrelerine gülümsüyorlardı. Bu yıl Elle Style en iyi kadın oyuncu ödülünü kazanan Tuba'yı tebrik ediyor ve ikiz bebeklerini sağlıklı bir şekilde dünyaya getirmesini diliyorum. Ayrıca doğumdan sonra en kısa zamanda ekranlara dönmesini de ümit ediyorum.

Bu yazımı artık burada bitiriyor ve ilk fırsatta Ayın Mekanı olarak 'Mauritius' yazısını yayınlamayı hedefliyorum. Şimdilik hoşçakalın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder