20 Şubat 2011 Pazar

2010 Medya Oscar Ödülleri Favori Dizilerime Gidiyor...

Fransa, ardından Atina derken bir süredir buralarda olmadığım için yazı yazmaya pek vakit bulamamıştım. Bakalım bu süre zarfında Orada neler olmuş??

Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği tarafından verilen "2010 Medya Oscar Ödülleri"nin sahipleri belirlenmiş. Medya alanında Türkiye'nin en köklü derneği olan ve 36 yıldır Medya Oscarları dağıtan dernek; Yılın TV Dizisi olarak Ezel'i seçerken, Gönülçelen'in başrol oyuncusu Tuba Büyüküstün'ü Yılın Kadın Oyuncusu, Aşk-ı Memnu'nun Adnan beyi Selçuk Yöntem'i de Yılın Erkek Oyuncusu olarak seçmiş. Eski yazılarımı okuyanlar hatırlayacaktır; böylece 2010 yılı için belirlediğim 3 favori dizim de ödül almış oldu. Tabii en iyi erkek oyuncu ödülünü Adnan bey yerine Behlül (Kıvanç Tatlıtuğ) kazansa çok daha memnun olurdum ama ne yapalım artık, o benim gönlümün birincisi:) Ödüller 23 Şubat'da yapılacak törenle sahiplerine verilecekmiş.


Bir önceki yazımda bahsettiğim gibi Kıvanç Tatlıtuğ, Full Ekran programına konuk olarak hem Los Angeles’ta bir araya geldiği ünlü yönetmen James Cameron ile görüşmesinin detaylarını anlattı hem de gelecek projelerinden bahsetti. Önümüzdeki aylarda bir sinema filmi çekeceğini söyledi ama pek detay vermedi (daha sonra basında bu filmde başrolü Özgü Namal ile oynayacağına dair haberler çıktı ama ne kadar doğru bilmiyorum. Açıkçası Özgü Namal en favori artistlerimden biri olmadığı için haberin doğru olmaması beni pek üzmez şahsen). Gelecek sene yeni bir dizi projesi olduğundan söz etti. Bu dizi de Kıvanç'ın daha önce rol aldığı “Menekşe ile Halil”, “Aşk-ı Memnu” ve “Ezel” dizilerinin yapımcısı Kerem Çatay'ın sahibi olduğu Ay Yapım tarafından çekilecekmiş ve Kıvanç bu dizide farklı bir karakteri (galiba bir boksörü) canlandıracakmış. Kıvanç'ı her hafta ekranlarda görmeyi çok özledik vallahi, o nedenle bu habere oldukça sevindiğimi itiraf etmeliyim. Sohbet sırasında Kıvanç'ın Ulus’ta oturduğunu (yani bize komşu olduğunu) ve Tarkan'ı çok beğendiği için bütün CD’lerine sahip olduğunu da öğrenmiş olduk. Bende de Tarkan'ın bütün CD'leri var, hatta Türkiye'de satışa sunulmadığı için kimsede olmayan Fransa'da çıkardığı albümü bile var, eğer Kıvanç'da bu CD yoksa kendisine bir kopya verebilirim yani, o bakımdan :)

Tuba Büyüküstün ve Kıvanç Tatlıtuğ Arap aleminde idol olmuş durumdalar. Nitekim Serdar Turgut da 10 gün önce yazdığı 'Mısır'ı Tuba Büyüküstün çözer' başlıklı bir yazısında bu konuya vurgu yapmış. Tuba'nın Fas seyahati sırasında bir dergiye verdiği röportaj ve Fas'ın yerel kıyafeti kaftan ile çektirdiği resimler çok ses getirmiş. Kıvanç Tatlıtuğ da Dubai'de MBC kanalında yayınlanan bir programa konuk olup marka elçisi olduğu İstanbul Shopping Fest (İstanbul Alışveriş Festivali)'nin tanıtımını yapmış. 18 Mart-26 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan festivale bu tanıtımlarla Körfez'den 500 bin ek turist gelmesi bekleniyormuş. Kıvanç, Dubai'nin ardından Suriye ve Lübnan'da da tanıtımlara katılacakmış. Geçenlerde Sudan'a giden bayan bir gazetecinin gezi notlarında yazdığı; 'bir dergi kapağında Tuba Büyüküstün'ün ve berber dükkanında Kıvanç Tatlıtuğ'un fotoğraflarını görmek çölde su bulmak kadar iyi geldi' cümlesi herşeyi çok net anlatıyor sanırım:)


Gönülçelen'in senaryosu son birkaç haftadır bir hayli toparladı ve geçmiş bölümlerde iyice drama dönen ve gereksiz nişan işi yüzünden zaman zaman seyircilerin tepkisini çeken dizi tekrar ilk sezondaki romantik komedi tadında ilerlemeye başladı. Özellikle bir önceki bölümden çok keyif aldığımı belirtmeliyim. Diziye Murat'ın kankası olarak giren ama Murat'ın oyunuyla sanki sevgilisi gibi davranan Ceren karakterini iyice kıskanan Hasret'in Murat'ı restaurantda gizlice takip edicem diye yerlerde süründüğü ve sonunda pastaya yapıştığı sahnede kahkalar attım vallahi, çok eğlenceliydi. Ceren'le her konuda yarışa giren Hasret şimdi de onun sınıfında Fransızca dersleri almaya başladı. Zavallı kız yaa, Murat'ın peşinde helak oldu valla. Kabız Murat da Ceren'in bütün çabalarına rağmen hala bir harekete geçemedi, gerçekten hem Hasret'in hem de izleyicilerin ömrünü yedi!! Sonunda sanırım bu düğümü Ceren çözecek ve Murat hoca mecburen dile gelecek. Dizi tekrar eski güzel bölümleri gibi olunca bu durum hemen reytinglere de yansıdı ve reyting oranları yeniden yükseldi. Seyircilerin şimdiki şikayeti ise dizinin yayın saati. Kızım Nerede dizisi 20:00 kuşağında tutmayınca tahmin ettiğim gibi onu Cumartesi akşamı 23:00'e aldılar ve onun yerine Çocuklar Duymasın dizisini haftada 2'ye çıkarıp hem Çarşamba hem de Cuma akşamları 20:00'de yayınlamaya başladılar. Gönülçelen de Cuma akşamları onun ardından 23:00'de yayınlanıyor. Bu saat benim daha çok işime geliyor açıkçası ama birçok seyirci için 23:00 geç bir saat ve bu nedenle kanala tepkiler yağıyor. Bu konuda birkaç gün önce Mesut Yar da "Gönülçelen'in Yaptığına Bak" başlığıyla bir yazı yazdı ve oğlu ilkokula giden bir okurunun şikayetini yayınladı. Bu seyircinin oğlu kendisine rol model olarak Murat hocayı alıp gece gündüz piyano çalışıyormuş ve hatta başarılı geçen bir resitalin sonunda 'Nasıl anneciğim, Murat Turalı gibi çaldım mı?' diye soruyormuş (ne şeker!). Mafya veya tecavüz hikayeleri, ağır aile dramları gibi diziler 20:00 kuşağında yayınlanırken aileler tarafından bu kadar sevilerek izlenen, insanlara müzik aşkı aşılayan Gönülçelen dizisinin, çocuklarının yatakta olması gereken bir saatte yayınlanması izleyicileri çileden çıkarıyor gerçekten. Bakalım ATV yönetimi bu tepkilere kulak asacak mı, yoksa bu saatte bile reytingleri yeterince yüksek olan dizimizi aynı yerinde tutacak mı??

Türkan dizinin yayın günü yine değişti. Türkan, 3 kez gün değiştirdikten sonra yayına ilk başladığı gün olan Perşembe akşamı saat 23:15'e geri döndü. Dizinin tekrar Perşembe günü Fatmagül'ün Suçu Ne? dizisinin arkasına alınması ratinglerine de olumlu yansıdı. Dilerim artık bu son değişiklik olur. Ayrıca dizinin kadrosuna Türkan Saylan'ın hocası Prof. Dr. Cihat Yemni karakteri ile Uğur Polat da dahil oldu.

Yine tahminlerimde yanılmadım ve Muhteşem Yüzyıl'la aynı zamanda yayına giren Kanal D'nin "Şüphe" dizisi tutmayarak 1 hafta önce ekranlara veda etti. Bu konuda basında 'Hürrem'in ilk kurbanı Şüphe dizisi oldu' şeklinde haberler bile çıktı, bakalım bundan sonra kimler Hürrem'in gazabından nasibini alacak. Bu arada Hürrem rolüyle Meryem Uzerli gerçekten çok başarılı bir oyunculuk çıkarıyor, hatta bu konuda dizideki rol arkadaşlarını da gölgede bırakmış durumda, dizinin en fazla konuşulan karakteri Hürrem oldu. Ezel'in yıldızı Kenan İmirzalıoğlu da Muhteşem Yüzyıl'a övgüler yağdırıp diziye gösterilen tepkilerle ilgili olarak "Bu ülkede her zaman iyi işler eleştirilir. Bunları önemsememek lazım" demiş.

Bu ay 2 yeni komedi dizisi başlıyor. Bunlardan birisi başrollerini Kadir İnanır, Kenan Ece ve Mustafa Üstündağ'ın paylaştığı "İzmir Çetesi" 26 Şubat Cumartesi akşamı saat 20:00'de Star TV ekranlarında olacak. Kenan Ece'yi beğenirim ama diğer oyuncular ve dizinin tarzı beni pek cezbetmedi açıkçası. Diğer dizi de bu Pazar akşamı saat 20:00'de Kanal D'de başlayacak olan Meltem Cumbul ve Oktay Kaynarca'nın başrollerini oynayacağı "Nuri" dizisi. Ben her iki diziyi de izlemeyi pek düşünmüyorum ama aranızda seyretmek isteyenler olabilir diye haber vereyim dedim.


Bu aralar arka arkaya yeni Türk filmleri vizyona giriyor. Bu filmlerden bazıları hakkında kısa kısa notlar vereyim;
- Bu hafta vizyona giren ilk film Türkiye-İtalya ortak yapımı olan “Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak”. Filmin başrollerini Dünyaca ünlü İtalyan oyuncu Claudia Cardinale, İsmail Hacıoğlu, Fahriye Evcen ve Teoman Kumbaracıbaşı paylaşıyor. Bu arada geçen hafta bir akşam Mikla restaurant'da filmin başrol oyuncularından Claudia Cardinale'yi gördüm, kendisine yemekte filmdeki rol arkadaşı Teoman Kumbaracıbaşı (Eyvah Eyvah 2 filmindeki gitarist çocuk) eşlik ediyordu. Tabii kadın artık 73 yaşına geldiği için eski güzelliğinden eser yoktu, kendisini tanımakta bile zorlandık doğrusu.
- Diğer filmlere gelince; Özcan Deniz'in başrolü Deniz Çakır ile paylaştığı ve kendi yönettiği romantik komedi türündeki 'Ya Sonra' adlı film 25 Şubat'ta gösterime girecek. Engin Altan Düzyatan ve Berrak Tüzünataç'ın başrollerini paylaştığı 'Bir Avuç Deniz' filmi 11 Mart'ta izleyiciyle buluşacak. Yine 11 Mart'ta (veya bir ihtimal 25 Mart'ta) vizyona girecek olan, iki radyo programı yapımcısının hayatlarını anlatan 'Kaybedenler Kulübü' filminde de başrolleri Nejat İşler, Yiğit Özşener ve Ahu Türkpençe paylaşacak.


Dün bir program için Çiğdem Anad ve Gani Müjde ile biraradaydık, zaten her ikisiyle de geçtiğimiz ay tanışıp sohbet etme fırsatı bulmuştuk. Gani Müjde televizyonda da gözüktüğü gibi sempatik ve komik birisi. Ama beni asıl şaşırtan Çiğdem Anad oldu doğrusu. Kendisine de söylediğim gibi TV'de çok ciddi duran bir kadın gerçeğinde bu kadar mı sıcakkanlı, güleryüzlü, eğlenceli ve şeker olabilir. Çok sevdim kendisini:)

Geçen hafta Aşkın Nur Yengi'nin Gözümün Bebeği isimli yeni albümünden bazı şarkıları dinledim. Özellikle 'Başka Sözüm Yok', 'Kibrit ve Alev' ile 'Ayrı Gayrı' isimli slow şarkılarını oldukça beğendim. Bu şarkıları aşağıdaki linklerden dinleyebilirsiniz. Bu arada Aşkın Nur Yengi'yi dinlerken onunla ilgili yıllar öncesine ait bir anımı da tebessümle hatırladım, sizlerle de paylaşayım; Bundan 8-10 yıl önce Aşkın Nur Yengi bizim bir şirket toplantımızda sahne alıyordu, o zamanlar şişe çalması da çok popülerdi, bir ara benim oturduğum masaya gelip masadakilere de şişe çalmayı denettirdi, tabii ki çok yetenekli olduğumuzdan(!) kimse beceremedi, kadın bizimle bayağı eğlendiği için mükafat olarak "bir istek parçası seçin, sizin için onu söyleyeceğim" dedi. Benim de aklıma şimdi ismini hatırlayamadığım bir şarkı geldi ve "sanırım sizin ilk kasetinizde vardı bu şarkı" dedim. Demez olaydım, Aşkın Nur Yengi o anda yarı şaka yarı ciddi bir tonda "Sen beni Safiye Ayla ile karıştırdın herhalde, bu şarkı 50 yıl öncesine ait, ben o kadar yaşlı mıyım" falan deyip ben sana gösteririm tarzı bir bakış fırlattıktan sonra beni sahneye çıkararak tüm salondakilere benim için söyleyeceği şarkıyı anons etti. Bilin bakalım şarkı neydi?? Yedi Kocalı Hürmüz!! Biz sahnede Aşkın ile birlikte "Tanrım bana 3 tane, 3 de yetmez 5 tane, 5 de yetmez 7 tane ver ver, ver Allahım ver" şeklinde şarkıyı mırıldanırken Aşkın bir yandan da salondaki beylerden 3,5,7 tanesini yanıma dizmekle meşguldü. Acayip gülüp eğlenmiştik, çok matrak bir geceydi. Bu güzel anıyla ve Aşkın'ın yeni şarkılarıyla bu yazımı da burada noktalıyorum.
http://www.youtube.com/watch?v=s4A2PksK5fs&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=KWVraZi20WU&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=qwwHuMsu8Us

Bir sonraki yazımda Ayın Mekanı olarak Fransız Alp'lerini yazacağım. Sevgilerimle,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder