Merhaba arkadaşlar. Son yazımda belirttiğim gibi dizileri pek takip etmeyenler için "Ayın Mekanı" diye yeni bir bölüme başlıyorum ve artık her ay bir yazımı gezip gördüğüm, beğendiğim bir yeri anlatmaya ayırıyorum. İlk mekan olarak bu soğuk kış günlerinde içimizi ısıtacak sıcak diyarlardan biri olan Maldivler'i seçtim.
Maldivler Hint Okyanusunda, Hindistan'ın güneyinde yer alan 1200'den fazla adadan oluşan bir adalar topluluğu ülkesi. Bu adalardan 1000 tanesinde insan yaşamıyor, 100 civarında adasında ise oteller mevcut. Zaten her bir otel bir adada yer alıyor ve bir adanın toplam büyüklüğü bizim tatil köyleri kadar. Maldivler'e gitmenin en kestirme yolu Emirates veya Qatar Havayolları ile Dubai ya da Doha aktarmalı uçmak. 4'er saatlik 2 uçuş ile Maldivler'in başkenti Male'ye ulaşıyorsunuz. Oradan da gideceğiniz adaya sürat tekneleri veya deniz uçakları ile transfer oluyorsunuz.
Biz Maldivler'e Aralık 2007'de gittik ve kış ortasında 30 derece hava sıcaklığında denize girdik, süper bir deneyimdi. Her seyahatimde olduğu gibi bu da oldukça maceralı başladı. Male Uluslararası Havaalanına iner inmez Türkiye'den arayan bir arkadaşımın telefondaki panik sesiyle Endonezya'da 6.2 şiddetinde deprem olduğu ve tüm bölgede tsunami riski olduğu haberini alarak tatilimize başladık. Dakika 1, Gol 1 yani! Bir anda gözümün önüne o tarihten 2 yıl önceki korkunç Güney Asya depremi sırasında oluşan tsunamide Maldivler'de çatıya çıkarak canlarını zor kurtaran Aysun Kayacı-Emre Aşık haberleri geldi. Hadi hayırlısı deyip bizi kalacağımız Sun Island'a götürecek deniz uçağına doğru iskelede yürürken birden denizde yüzeye çıkmış balık ölüleri de görünce iyice tedirgin olmaya başladım. Neyse ilk kez bindiğim 10-15 kişilik deniz uçağı deneyimi sırasında depremi biraz unuttum. Denizden kalkmak ve tekrar denize inmek çok enteresan bir tecrübeydi. Adamıza vardığımızda hemen resepsiyonistlere tsunamiye dair bir uyarı olup olmadığını sordum ama oteldekiler pek bir sakindi. Bize denizin üstündeki bungalovlarda kalmayı isteyip istemediğimizi sordular, aslında başka zaman olsa bu teklife hemen atlardık ama deprem haberi yüzünden karada kalmanın daha iyi bir fikir olduğuna karar verdik. İlk geceyi biraz huzursuz geçirdim açıkçası; uykumun ortasında bir yandan gürültülü çalışan klimanın sesi diğer yandan dışardan gelen dalga sesleri ve büyük ağaç yapraklarının gölgeleri yüzünden hayal dünyam çalışmaya başladı ve 'acaba sular mı yükseliyor' endişesiyle birkaç kez yataktan kalkıp dışarıyı kontrol ettim valla. Sanki ne yapabileceksem, adadaki en yüksek yer 3-4 metrelik bungalovların çatısı!! Neyse ertesi gün pırıl pırıl bir gökyüzü ve dalga kıpırdamayan bir deniz manzarasıyla karşılaşınca bütün endişelerim uçup gitti ve gerçek anlamda tatilim o an başladı.
Maldivler, adaların etrafındaki mercan resifleri(reef) sayesinde dalgaların orada kırılması ile havuz gibi dingin bir denize sahip. Kum bembeyaz, denizin rengi de turkuaz. Şimdiye kadar girdiğim denizler içinde en güzeli diyebilirim. Saatlerce denizin içinde kalmak istiyorsunuz, kimi yer yüzmek için çok ideal, bazı bölümlerse mercanları ve çevresindeki tropikal balıkları bir maske ve şnorkel ile seyretmek için mükemmel. Rengarenk balıklar dışında her an bir sürprizle karşılaşma ihtimaliniz de var üstelik. Örneğin kıyıdan birkaç metre ilerde boyu bile geçmeyen bir yerde mercan kayalarının içinde yüzerken bir anda yanınızdan yaklaşık 1 metre uzunluğundaki beyaz bir mürenin, yılan gibi kıvrılarak kayaya girdiğini görebiliyorsunuz ya da kıyıda yürüyüş yaparken 50-60 cm'lik küçük köpekbalıkları (reef shark) veya yavru vatozlar ile neredeyse dokunacak kadar yakınlaşabiliyorsunuz.
Deniz,kum,güneş Maldivler'in anahtar kelimeleri. Peki bunun dışında neler yapabileceğinize gelince; bisiklet kiralayıp adanın her köşesine gidebiliyorsunuz, böylece günün her saatini adanın başka bir tarafında geçirebiliyorsunuz. Sabah kalktığınızda denizin hemen kenarındaki bungalovunuzun önünden suya girerken, akşamüstü gün batımını adanın diğer bir köşesinden izleyebiliyorsunuz. Otelin Spa'sında Asyalı kızlara masaj yaptırabiliyorsunuz, değişik restaurantlarda farklı lezzetler (deniz ürünleri, Hint mutfağı, İtalyan yemekleri, tropikal meyveler vs) tadabiliyorsunuz, hergün akşamüstü aynı saatte aynı yere gelen büyük bir vatozu (stingray) besleyebiliyorsunuz, akşamları Atari salonunda vakit geçirebiliyorsunuz veya kağıt oyunları, bilardo vb. oynayabiliyorsunuz, dalış/kano/sörf/su kayağı gibi su sporları yapabiliyorsunuz. Burada bir parantez açarak orada denediğim knee board'dan bahsetmek isterim. Daha önce su kayağı yapmışlığım olduğu için dizin üzerinde yapılan knee board'u rahatlıkla başarabileceğimi düşünerek denemeye karar verdim. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı tabii ki, suyun içinde 2 dizinle bir boardun üzerinde dengede durabilmenin hiç de kolay olmadığını 2-3 denemeden sonra anlamış oldum. Belki suyun üzerine çıkabilsem yapacaktım ama hepsinin ayrı bir tekniği varmış ve hiçbir şey öyle uzaktan göründüğü kadar kolay olmuyormuş, bunu acı bir deneyimle bir kez daha kavramış oldum:(
Son olarak Maldivler'e gitmek için balayını bekleyenlere şöyle bir özlü sözle cevap vermek istiyorum: " Evlenip balayına gideceğime, bekar kalır alayına giderim!". Ne kadar doğru bir laf. Dünya üzerinde gidilebilecek daha yüzlerce ada var ayol, dolayısıyla balayını beklemeye hiç gerek yok, balayı için de elbet gidecek başka bir yer bulursunuz. Küresel ısınmanın tehdidi altındaki Maldivler'in önümüzdeki 30-40 sene içinde sular altında kalması bekleniyor. O nedenle daha fazla vakit kaybetmeyin ve ilk fırsatta bu dünyadaki cennet olan Maldivler'i görün derim.
Gelecek ay yeni bir mekanla karşınızda olacağım. Bir sonraki yazımda ise TV dünyasında olup bitenleri paylaşacağım. Şimdilik hoşçakalın..
mektup 6, 7, 8, 9
-
Ç: Merhaba, Şili'ye tur var mı acaba?
Özlem: Bilmem. Acenta yetkilisine mi benziyorum?:)
Ç: Bilmem burs falan denince öyle sordum.
- alaka kurmaya çalışma...
13 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder