Hawai; Pasifik okyanusunda ABD'nin batısında, Japonya'nın doğusunda yer alan bir adalar topluluğu. ABD’nin eyaletlerinden biri ve ABD vizesiyle gidilebiliyor. 4 tane ana adadan oluşuyor; Oahu, Kauai, Maui ve Big Island (Hawaii). Adalar arası uçakla 30-40 dak. sürüyor. Bu adalar içinde en meşhur ve turistik olanı Honolulu’nun da yer aldığı Oahu adası. Biz de zaten bu adada kaldık. İstanbul’dan Honolulu’ya ulaşmak yaklaşık 25-30 saati buluyor. THY’nin İstanbul-Los Angeles direk seferinin başlaması ile Honolulu’ya tek aktarmayla varabiliyorsunuz. Ama tabii İstanbul-Los Angeles uçuşu 14-15 saat, Los Angeles-Honolulu uçuşu da 5-6 saat sürüyor. Havaalanlarında beklemelerle falan yolda geçirdiğiniz süre bir günden fazla oluyor. Honolulu’ya uçtuğumuz gün hayatımızın en uzun günüydü. Hawaii ile Türkiye arasında 13 saatlik zaman farkı olunca 14 Mayıs gününü 37 saat olarak yaşadık ve bir türlü 15 Mayıs’a geçemedik. Bugüne kadar yılın en uzun gününü 21 Haziran olarak bilirdim. Bundan sonra benim için en uzun gün 14 Mayıs olarak kayıtlara geçti :))
Honolulu’da kaldığımız Sheraton Princess Kaiulani oteli meşhur Waikiki plajında yer alıyordu ve Honolulu’nun en işlek caddesi olan Kalakaua Avenue üzerindeydi, yani çok merkezi bir noktadaydı. Hawai’nin en güzel tarafı Kalakaua Avenue’da gezinirken hem Amerika’da gibisiniz (dolayısıyla Macy’s, Apple Store gibi bildik bütün mağazalar ve Cheesecake Factory, Hard Rock Cafe, P.F.Chang’s gibi tanıdık restaurantlar yürüme mesafesinde) hem de Honolulu’nun biraz dışına çıktığınız anda muhteşem bir doğanın kucağındasınız. Waikiki plajı uzun bir sahil şeridi ve arkasında yüksek binalarıyla Miami’yi çok andırıyor. Burada fazladan dalga sörfçülerini de izleyebiliyorsunuz, hatta benim de yaptığım gibi kendiniz de dalga sörfü deneyebiliyorsunuz. Hawai'deki son günümde ben de millete özenip sörf dersi aldım.Bugüne kadar bütün sörf çeşitlerini denemiş bir insan olarak bundan da geri kalmamalıydım tabii ki :)) İşin enteresan tarafı sörfle ilgili bütün ilk denemelerimi yurtdışında yapmış olmamdı. Rüzgar sörfünü ilk olarak Puerto Rico'da, dizin üzerinde yapılan knee board'u Maldivler'de ve yüz üstü yatılarak yapılan body surf'ü de Sri Lanka'da denemiştim. Sanırım oralarda denememin nedeni; yapamasam bile nasıl olsa tanıdık birilerine denk gelmeyeceğim için kimseye de rezil olmayacağım diye düşünmenin verdiği rahatlık olsa gerek.Yine aynı cesaretle dalga sörfü de eksik kalmasın bari dedim :) Sörf hocam Binky başta çok kıldı ve biraz sertti. 'Dediklerimi dinle, şöyle yap böyle yap' falan diye talimatlar yağdırıyordu. Ayol zaten çok zor ve yorucu bir spor, üstüne bir de dalga çarpınca ters mers oluyorsun, board bir yana sen bir yana fırlıyorsun. Bir taraftan da Binky'nin sevimsiz suratı ve bağrış çağrışıyla başta biraz demoralize olduğumu itiraf ediyorum. Nitekim ilk birkaç denememde ani düşüşlerle kafamı, dudağımı, dizimi falan board'a çarptım, neyse ki başıma önemli bir kaza gelmeden bu denemeleri atlattım ve sonra ayağa kalkmayı başarıp dalgayla birlikte kıyıya kadar gidebilince acayip zevk aldım. Bizim sevimsiz Binky bile ben yapmayı başarınca bir anda dünyanın en şirin insanı oluverdi; 'süpersin, harika, bravo' gibi çok motive edici sözler sarfetmeye başladı. Özellikle en iyi denememden sonra 'filmlerdeki gibi yaptın' deyince benimle dalga geçiyor herhalde(!) diye düşündüm ama adam bayağı ciddi gibiydi :) Neyse sonuç itibarıyla oldukça güç ve denge gerektiren, ama tekniğini öğrenip yapabildiğin zaman inanılmaz derecede keyifli olan bir sporu denemiş oldum. İyiki de denemişim gerçekten, sonlara doğru zevkten dört köşe olup "yihhu" falan diye bağırdığımı hatırlıyorum.Yapabildiğime inanmayan arkadaşlarım için elimde bol miktarda resimli kanıtım var, arzu edenlere gösterebilirim :) Bu arada 2 saatin içinde sörfçülerin jargonlarını, deyimlerini falan bile öğrendim, o derece bu dünyanın insanı oldum yani!! Mesela sörfçülerin bir özlü sözü ile bu mevzuyu kapatıyorum: "Surfing is the best, forget the rest" (Türkçe meali; sörf en iyisi, diğerlerini unut/boşver)
Oahu adası; Pearl Harbor, Jurassic Park, Lost, Pirates of the Caribbean (Karayip Korsanları)-3 gibi birçok filmin çekildiği mekan olarak da oldukça popüler. Araba kiralayarak tüm adanın çevresini hiç durmadan 4-5 saatte, aralarda durup gezerek ise bir günde tamamlayabiliyorsunuz. Biz de Fatma, Begüm ve Cüneyt ile birlikte fırsat buldukça adanın etrafını dolaştık. Jurassic Park ve Lost'un sahnelerinin çekildiği Ka'a'awa Vadisi, Kualoa Ranch ve Chinaman's Hat manzara olarak inanılmaz çarpıcı.
Karayip Korsanları'nın çekildiği Lanikai plajı Amerika'nın en ünlü talk-show'cusu Oprah Winfrey ve Michelle Pfeiffer’in evlerinin de bulunduğu çok güzel bir koy. Hemen yanındaki Kaiula Beach ise ABD’nin en güzel 10 plajından birisi olarak anılıyor. Ayrıca Diamond Head krateri, mercanları ve renkli balıklarıyla koruma altına alınan Hanauma Bay ve North Shore bölgesi de adanın görülmesi gereken yerleri arasında.
Karadan gezdiğimiz adayı ayrıca helikopter turu yaparak havadan da gördük. Cüneyt resimleri çekti, ben de kamera çekimi yaptım. Daha önce Las Vegas'dan Grand Canyon’a kadar süper bir helikopter deneyimi yaşadığım için bunun da çok güzel olacağına emindim, nitekim harika bir yolculuk oldu. Özellikle şahane Ka'a'awa vadisinin içinden geçerken sarp dağlarla burun buruna gelmek ve dağların arasından akan şelaleleri izlemek çok heyecan vericiydi.
Helikopter turu sırasında ayrıca 1941'de Japon uçaklarıyla bombalanan Pearl Harbor'da batan USS Arizona ve USS Utah gemilerini de havadan gördük. USS Arizona'nın hemen üstüne onun anısına beyaz bir memorial yapmışlar. Savaşta kurtulan USS Bowfin denizaltısının da içini gezdik. Hayatımda ilk defa bir denizaltıya girdim, aman yarabbim ne kadar daracıktı; kamaralar, mutfak, yemek salonu vb. inanılmaz dar ve klostrofobikti. İnsanlar bir denizaltında nasıl yaşıyorlar acaba? Acıdım vallahi hallerine:((
Hawai’de yapılması gereken şeylerden biri de yöresel dans ve müzik şovları olan “Luau” izlemek. Birçok değişik Luau gösterisi var, ben Paradise Cove Luau’ya gittim. Polinezya kültürünü tanıttıkları ve ada halkının günlük yaşamını da sergiledikleri birkaç saatlik aktivite bana çok turistik gelse de akşamki şov oldukça başarılıydı. Hem vücutları hem de kendileri gayet güzel olan kızlar ve yakışıklı çocukların yerel kıyafetleriyle yaptıkları Hawai ve Tahiti dansları oldukça hoş ve seksiydi. Özellikle ateşle dans eden çocuğun gösterisi çok iyiydi. Benden birkaç ay önce bu şovu izlemeye ünlü şarkıcı Rihanna da gitmiş. O gider de ben gidemem mi, benim neyim eksik ayol :))
Hawai'de gün batımı da bir başka güzel. Adanın 3 ayrı yerinden gün batımı izledim. Bir akşam güneybatı tarafındaki Paradise Cove'da, diğer bir gün kuzeybatıdaki Sunset beach'de ve başka bir akşam da güneydoğudaki Waikiki plajında güneşi batırdım. Her seferinde de birbirinden hoş manzaralar vardı.
Fenerbahçe'nin şampiyonluğu bütün yurtta olduğu gibi yurtdışında da büyük bir coşkuyla kutlandı. Kutlamaların yapıldığı yerlerden biri de Hawai idi. Resimlerden de görüldüğü üzere Paradise Cove'daki Hawai yerlileri, Lanikai plajındaki kürekçi teyzeler ve Waikiki beach'deki Stanford Üniversitesinde öğrenci olan Sırplı bir genç arkadaşımız da ellerinde FB atkısıyla kutlamalara katılıp sevincimize ortak oldular. Böylece FB bayrağı dünyanın öbür ucunda, taa Pasifik okyanusunun ortasında bile dalgalanmış oldu. Tek üzüntüm bütün sene maçlara gidip sonra İstanbul'daki şampiyonluk kutlamalarını kaçırmış olmamdı. Bu arada futbol dışında erkek ve bayan voleybol ile bayan basketbol takımlarımızla Fenerbahçe bu yıl 4'te 4 şampiyonluk kazanmış oldu. Geriye sadece erkek basket takımının şampiyonluğu kaldı. İnşallah yakında onun finalini de kazanıp bu yıl boynumuza '5'i bir yerde' madalyasını takacağız. Ne güzel, ne keyifli bir duygu Fenerbahçeli olmak :):)
Japon turistler sanki Hawai’yi işgal etmiş gibi her yerdeler. Adamlar 70 yıl önce Pearl Harbor'ı bombalamış, şimdi sanırım günah çıkarmak için en çok Hawai’ye geliyorlar. Sokakta gördüğünüz insanların en az yarısı, lüks alışveriş merkezlerinde gezenlerin ise neredeyse onda dokuzu Japon. Japonya’da bile bu kadar Japonu bir arada görmemiştim vallahi. Dolayısıyla oteller, restaurantlar, mağazalar vb. her yerde İngilizce dışında Japonca yazılar da var.Hawai’de bulunduğum sürede yapamadığım şeylerden biri; balinaların göçünü izlemek oldu. Eğer 1 ay önce gelmiş olsam buna da denk gelecektim ama maalesef balinalar çoktan göç ettikleri için bu olayı kaçırmış oldum. Gerçi Güney Afrika’da birkaç tane balinayı kıyıdan görmüştüm ama yine de burada yakından görmek isterdim doğrusu. Eğer 15 Aralık-15 Nisan arasında yolunuz Hawai’ye düşerse Alaska’dan gelen binlerce balinayı teknelerle yakından izleme şansınız oluyormuş, kaçırmayın.
Vakit olmadığı için yapamadığım başka bir şey de diğer adaları gezmek oldu. Öğrendiğim bilgilerle sizlere kısaca diğer adalar hakkında da informasyon vereyim, belki oralara da gidecekler vardır. Diğer adalar Oahu kadar turistik ve kalabalık değilmiş. Eğer daha bakir bir doğanın içinde olmayı tercih ediyorsanız bu adalar size daha fazla hitap edebilir. Kauai adası; Jurassic Park’ın çekildiği bir diğer ada. Özellikle Pasifik’in Grand Canyon’u olarak tanımlanan Waimea Kanyonuyla ünlü. Kanyon boyunca sarp dağlar, vadiler, nehirler ve şelaleleriyle bir doğa harikasıymış. Big Island; hala aktif olan volkanıyla meşhur. Helikopter turu yaparak hergün denize akan lavları görmeniz mümkün olabiliyormuş. Maui adası ise yine derin vadileri, yağmur ormanları, şelaleleri ve mercan resifleriyle ön plana çıkıyor. Bu adalara ya Ohau’dan günübirlik turlar var (Uçakla ulaşım, gün boyu tur vb. herşey dahil 300 dolar civarında) ya da direk o adalara uçup oralarda da konaklayabiliyorsunuz.İnşallah bir başka sefere de bu adalara gitmek kısmet olur diye ümit ediyorum.
Merhaba;
YanıtlaSilYazınızı Hawaii hakkında araştırma yaparken buldum ve beğenerek okudum. Ancak Ekonomik gözlemleriniz ve yemek kültürleri hakkında bilgi edinemedim. Benimle iletişime geçerseniz memnun olurum. rizaoksen@hotmail.com mail adresimdir.