Bu haftaki yazıma dün gece gittiğimiz Beyaz Show'la başlayayım. Bir arkadaşımıza davetiye gelince geyiğine hadi gidelim dedik. Konuklar arasında Engin Altan Düzyatan ve Haluk Bilginer'in olması da tabii ki bu kararımızda etken oldu. Program çok eğlenceliydi ama öncesi çok daha komikti gerçekten. İsterseniz hikayemizi baştan anlatayım; programa gitmeye karar veren 4 kişiden 2'si yoğunluk olabilir diye düşünerek erken gidip yer tutalım dediler. Zaten bir arkadaşımız iş seyahati nedeniyle yurtdışındaydı ve o gece İstanbul'a inip direk Kanal D stüdyolarına gidecekti. Bense Gönülçelen'i seyredip evden öyle çıkarım dedim. Bu arada hiçbirimiz daha önce Kanal D binasına gitmediğimiz için yolu bilmiyoruz. Orjinal plana göre erken giden arkadaşlar yolu bulup sonra bana tarif edeceklerdi güya. Neyse öncü kuvvet benden 2 saat kadar önce yola çıktı, bense dizimi bitirip gece 11 sularında evden ayrıldım. Bu arada yol tarifi almak üzere bunları aradığımda öğrendim ki daha hala varamamışlar, çünkü kaybolmuşlar! İşin komiği, Kanal D binasına çok yakın bir yere kadar gelip girişi bulmaya çalışırlarken birisine yol sormuşlar, adam bunlara "öndeki kamyon da Kanal D'ye gidiyor, onu takip edin" demiş. O esnada önlerinde birkaç tane kamyon varmış, bunlar da birini takip etmişler. Ama kamyoncunun peşinden stüdyoya gitmeyi hayallerlerken kendilerini gecenin köründe Edirne yolunda bir yerlerde bulmuşlar. Demek ki filmlerdeki olaylar gerçek ve insanlar işte böyle kötü yola düşüyor :) Neyse şaka bir tarafa, durumu idrak edip dönüş yoluna geçtiklerinde ben daha yola yeni çıkmıştım ve otoyolda araba kullanırken bu hikayeyi öğrendim ve resmen katılarak gülme krizine girdim, iyi ki o arada kaza falan yapmadım valla. Bu arada yurtdışından o gece dönen arkadaşımız hepimizden önce Kanal D binasına varmıştı bile. Tabii baktım ilk yola çıkan gruptan bir hayır yok,onlar kendi canlarını kurtarma derdindeler, bunun üzerine Kanal D'ye varan arkadaşımı aradım, onun bulduğu Kanal D'nin güvenlik görevlisi Ragıp'ın süper yol tarifiyle bayağı karmaşık olan yolu elimle koymuş gibi bularak bizimkilerden önce Kanal D'ye varmış oldum. Onlar da benden 15 dk. sonra yaklaşık 2,5 saatlik bir yolculuğun ardından gelebildiler ve nihayet binaya girdik. Televizyonda gözükenin aksine programın çekildiği stüdyo oldukça küçüktü. Hem tam ortalarda sahneyi direk gören bir yer bulduk hem de kameraların görüş açısında olmadığımız için kabak gibi televizyona çıkmadık. Herşey çok güzeldi, minderlerin üstünde oturmak hariç :( Ben zaten yerde oturmaya hiç alışık değilim, bir de üstüne 3-4 saat boyunca yer minderlerinde oturunca resmen belimiz tutuldu. Canlı yayın olduğu için reklam araları dışında yerimizden de kıpırdayamadık. İlk defa reklam aralarını bu kadar hevesle bekledik, her arada birbirimizin sırtına-beline falan masaj yaptık. Ayol ne işimiz var bizim buralarda diye düşünmedik değil hani, ama hem öncesinde hem de program boyunca o kadar gülüp eğlendik ki yine de acılarımıza değdi doğrusu. Program başlamadan önce Beyaz sahneye gelip izleyicilerle sohbet etti, programdan sonra da kendisiyle resim çektirmek isteyen herkesle hiç üşenmeden dakikalarca resim çektirdi. Acayip şeker, hoş, yakışıklı, saygılı ve komik birisi. Tam adam gibi adam yani. Yaptığı esprilerle hepimizi kırdı geçirdi. TV'de hafif kilolu çıkıyor ama aslında hiç öyle kilolu falan değil, gayet normal. Program konuklarından en sempatik ve karizmatik olan kişi Haluk Bilginer'di. Özellikle New York'ta Beş Minare filminin Amerikalı oyuncuları ile yaptığı telefon konuşmasındaki muazzam ingilizcesiyle karizması resmen tavan yaptı. Beyaz'ın bu konuşmalar sırasındaki şaşkın tavrı çok komikti. Engin Altan'a gelince TV'de göründüğünden çok daha zayıf ve çelimsiz. Ama tabii ki yine de hem tipi hem de ses tonu oldukça hoş. Program çıkışında kendisiyle hep birlikte resim de çektirdik. Bu da gecenin sonunda güzel bir anı oldu.
Gönülçelen'in dün akşamki bölümünde Gülnaz ve Kobra evlendi. Mahalledeki düğünde Hasret'in ablasına düğün hediyesi olarak söylediği "Bir elmanın yarısı; biri sensin, biri ben" şarkısına Murat hocanın sürpriz şekilde piyanoyla eşlik ederek kendini affettirmesi çok hoştu. Ama Hasret'in Levent'le yakınlaştığını zanneden Murat'ın Fransa'daki arkadaşıyla yaptığı telefon konuşmasında Paris'e yerleşeceğini söylemesi kötü oldu. Bakalım Murat hoca gerçekten yurtdışına gidecek ve sonra zaman atlaması yapılıp döndüğünde Hasret'i ünlü bir şarkıcı olarak mı bulacak yoksa Hasret Murat hocasını gitmemesi için ikna mı edecek? Bu arada Murat hocayla telefonda Fransız aksanıyla Türkçe konuşan arkadaşının sesinin aslında Cansel Elçin'in gerçek sesi olduğunu da bilmeyenler için söyleyeyim.
Tuba Büyüküstün geçen hafta gittiği Mısır'da acayip ilgi görmüş. Kıvanç Tatlıtuğ gibi Arap dünyasının en sevdiği Türk oyuncuların başında gelen Tuba Büyüküstün; Mısır gezisi sırasında hem Ortadoğuda tanıtım yüzü olduğu Pantene firmasının Kahire şubesinin açılışına katılıp izdihama yol açmış hem de Mısır'ın en büyük televizyon kanalı Al-Mehwar'da canlı yayınlanan bir programa konuk olmuş. 1 saatten fazla süren programda hem sunucunun hem de telefonla bağlanan izleyicilerin sorularını ingilizce yanıtlamış, şarkı söylemiş ve kendisine ikram edilen Mısır’ın meşhur yemeklerini tarif edildiği gibi elleriyle yemiş ve bu hareketleriyle çok sempati kazanmış. Yani anlayacağınız Tuba hem güzelliği hem de samimi ve güleryüzlü tavırlarıyla, Arap aleminin gönlünü bir kez daha çelmiş. Aşağıdaki linklerde hem bu programın bir kısmını hem de açılış töreni sırasında Tuba'nın konuşmasının olduğu görüntüleri içeren kısa videoları bulabilirsiniz. Uluslararası arenada bizim sanatçılarımızın bu şekilde boy gösteriyor olması çok mutluluk verici gerçekten. Favori üçlüm olan Tarkan'ın açtığı yolda Kıvanç ve Tuba da çok başarılı şekilde ilerliyor. Türkiye'nin imajına bundan daha güzel katkı olmaz sanırım.
http://www.facebook.com/video/video.php?v=10150113527413957&oid=34440002728#!/video/video.php?v=10150113899598957&oid=34440002728
http://www.dailymotion.com/video/xfk2ui_tuba-buyukustun-in-egypt-tuba-mysyr-da-yyyy-yy-yyyyy-yyyyyy_shortfilms
Mısır demişken; umarım bu gezi sırasında Mısır erkekleri Tuba'yı çok rahatsız etmemişlerdir inşallah. Zira kendileri şu ana kadar gördüğüm en yılışık ve yapışık ırk gerçekten. O kadar ülke gezdim, Mısır'lılar gibisini görmedim vallahi. Daha havaalanında ülkeye adımınızı attığınız andan itibaren evlilik teklifi bile alabilirsiniz yani, o derece. Türk olduğunuzu öğrendikleri anda pis bir sırıtmayla söyledikleri "Yavaş yavaş, Hasan Şaş!" ifadesini ilk duyduğunuzda şaşırıyorsunuz, ayol Hasan Şaş hangi ara bu kadar internasyonel bir popülariteye sahip oldu diye?? Sonra 10 kişiden aynı cümleyi duyunca, demek bu ifade ülkede milli bir deyim olmuş diye düşünüyorsunuz, ama artık 30.kişi de aynı şeyi söyleyince sinirleriniz zıplamaya başlıyor ve "kardeşim, ne diyon sen be" falan oluyorsunuz. Sonra ülkenize dönüp bunu araştırınca aslında bu cümlenin bir porno filmin repliği olduğunu öğrenip iyice yıkılıyorsunuz!! İşte Mısır halkının durumu bu. O nedenle Mısır'a gittiğinizde mümkün olduğu kadar lokal halkla pek temas kurmamaya çalışın, kendinizi doğanın güzelliğine bırakın; zira Sharm El Sheikh, daha doğrusu Kızıldeniz tek kelimeyle muhteşem. Denize girdiğiniz anda mutluluğu bulacağınızı garanti edebilirim. Dünyanın hiçbir yerinde göremeyeceğiniz çeşitlilikte mercanları ve rengarenk balıkları, dalmanıza gerek olmadan, sadece bir maske ile bile görebiliyorsunuz. Hem balıkları, öyle erkekleri gibi laf da atamıyor, dolayısıyla suda güvendesiniz, sinirinizi bozacak hiçbir etken yok:) O nedenle bence herşeye rağmen mutlaka Sharm'a gidilmeli...
Bir dönemin fenomeni olan "Bir İstanbul Masalı" dizisi hafta içi her sabah saat 8:30'da ATV'de tekrar yayınlanıyor. Bazı bölümleri kaydedip daha sonra seyrettim. İzlerken şunu farkettim ki, Türk dizi sektörü o günden bugüne kadar bayağı bir gelişim göstermiş. Yayınlandığı zaman en favorim olan bu dizide o zaman ayıla bayıla seyrettiğim sahneler, diyaloglar falan şimdi bana aynı zevki vermedi açıkcası, eleştirilebilecek çok detay buldum. Yine de tekrar o yıllara dönmek ve davetli olarak dizinin veda gecesine gittiğimiz Arhan malikanesini ve tanıştığımız oyuncuları yeniden izlemek hoş oluyor.
Geçenlerde Kanal D'de Cumartesi akşamları yayınlanan Küçük Sırlar dizisine denk geldim. Gossip Girl'ün yerli versiyonu olan bu diziyi seyredince maşallah bizdeki entrika boyutunun orjinal diziyi bile sollamış olduğunu gördüm. Umarım bu tarz dolaplar sadece dizilerde dönüyordur. Bu arada dizinin başrol oyuncularından Burak Özçivit, Survivor’ın yarışmacılarından biri olan Başak Özer’le birlikteymiş. Ayol, bu kız hangi ara meşhur oldu da Burak'la nasıl bir ortamda tanıştı acaba?? Bu camiaya akıl sır erdirmek pek mümkün değil. Neyse Başak Özer, bu aralar dil eğitimi için yurtdışına gidecekmiş, o nedenle Burak Özçivit, Etiler Nispet’te sürpriz bir veda partisi organize etmiş ve arkadaşlarıyla birlikte Gülay Eralp’in şarkılarıyla sabaha kadar eğlenmişler. İnşallah biz de bayramdan sonra ilk fırsatta sevgili Gülay yengemizi dinlemeye Nispet'e gideceğiz.
Nejat İşler ve Berrak Tüzünataç beş ay süren ayrılığın ardından tekrar barışmışlar ve Taksim gecelerinde birlikte boy göstermeye başlamışlar. Demek ki Nejat, Berrak Tüzünataç'ın Şahan Gökbakar’la teras görüntülerini unutmuş ve kendisini affetmiş. Ne diyeyim, hayırlı olsun. Bu arada Berrak Tüzünataç, Engin Altan Düzyatan ile birlikte "Bir Avuç Deniz" isimli yeni bir film çeviriyormuş ve filmin Mart 2011'de vizyona girmesi planlanıyormuş.
Her hafta 1-2 dizi reyting kurbanı oluyor. Bu hafta piyangonun vurduğu diziler ATV'deki 'Kılıç Günü' ve Star TV'deki 'Umut Yolcuları' oldu ve bu diziler de bu hafta sona erdi. Bence sırada Show TV'deki Deli Saraylı dizisi olabilir (Geçen hafta Deli Saraylı dizisinin perşembe gününe alınacağı haberleri dolaşmıştı, ama bu hafta yine Cuma akşamı yayınlandı, fakat her hafta saati değişiyor). Reytingleri böyle giderse bu dizinin de ya günü değiştirilip son bir şans daha verilecek ya da kısa bir süre sonra o da ekrana veda eden diziler kervanına katılacak.
Evet, bu haftanın haberleri de bu kadar. Bayram boyunca kanallar dizilerin birçoğuna ara verecekler, dolayısıyla haftaya benim takip ettiğim dizilerin yeni bölümü yok. Aman isabet, zaten ben de bayram tatili için yarın Seyşeller'e gidiyorum. Döndüğümde orada neler olduğunu anlatırım. Herkese şimdiden iyi bayramlar...
mektup 6, 7, 8, 9
-
Ç: Merhaba, Şili'ye tur var mı acaba?
Özlem: Bilmem. Acenta yetkilisine mi benziyorum?:)
Ç: Bilmem burs falan denince öyle sordum.
- alaka kurmaya çalışma...
13 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder