Bir ay önceki yazımda bahsettiğim gibi Asi dizisinin de aday olduğu 51.Uluslararası Monte Carlo Televizyon Festivali ödül töreni 10 Haziran'da Monaco'da gerçekleştirildi. Başrollerini Tuba Büyüküstün ve Murat Yıldırım'ın paylaştığı Asi dizisi her ne kadar aday olduğu kategoride birinciliği kazanamasa da ilk defa bir Türk dizisinin böyle önemli bir organizasyonda, dünyada en çok izlenen ve beğenilen ilk 3 dizi arasında yer almış olması yeterince gurur verici bir olaydı ve Türk televizyon tarihine geçti. Kazanan dizilere gelince popüler 3 Amerikan dizisi ipi göğüsledi; en iyi drama dalında 'CSI: Las Vegas', en iyi komedi dalında 'Desperate Housewives' ve en iyi pembe dizi dalında da 'The Bold and The Beautiful' birinci seçildi. Dizimiz birinci olamadı belki ama sevgili Tuba ve Murat kırmızı halıda boy gösterdiler, hatta birlikte sahneye çıkıp "en iyi televizyon filmi aktristi" ve "en iyi televizyon filmi yönetmeni" kategorilerinin birincilerine ödüllerini verdiler. Her ikisi de siyahlar içinde çok şık ve hoştular; Tuba yine güzelliği ve zerafetiyle, Murat da yakışıklılığı ve karizması ile dünyaya Türk insanını çok güzel tanıttılar. 2 yıl aradan sonra bu efsane çifti tekrar yanyana, hatta elele görmek de Asi fanlarını çok mutlu etti. (Onları yeniden birlikte izleyince zamanında kaydedip kolajladığım Asi CD'lerimi çıkarıp diziyi ilk bölümden itibaren tekrar seyredesim geldi vallahi!). Asi dizisi şu anda 65 ülkeye satılmış. Asi'nin bu büyük başarısı Türk dizilerinin ve oyuncularının yurtdışındaki tanıtımı açısından da oldukça önemli bence. Umarım hepsinin yolu açık olur. Tebriklerimizi sunduğumuz Tuba ve Murat'ın sahnede ödül takdim ettikleri anları aşağıdaki linklerden izleyebilirsiniz.
2 hafta önce bir akşam Etiler'deki Nusret Restaurantta Serra ve Tolga ile yemek yerken manzaram süperdi gerçekten; karşımdaki masada Kıvanç Tatlıtuğ bütün karizması, yakışıklılığı ve sempatikliği ile oturuyordu. Yemekler de güzeldi ama zaten ne yediğimin pek önemi yoktu o akşam. Zira karnımdan önce gözüm doydu vallahi :) Milli basketbolcumuz Kerem Tunçeri de hemen yanımızdaki masada yemek yiyordu. Kerem de hoş bir çocuk ama Kıvanç 'ın yanında sönük kaldı tabii ki. Biri zenci olmak üzere 3 arkadaşıyla yemek yiyen Kıvanç'ın süper lüks Maserati'si de restaurantın kapısında duruyordu. Valeden arabamı beklerken Kıvanç ve arkadaşları da yanımdan geçip lüks araca bindiler. Adam gerçekten yıkılıyor, o derece yakışıklı yani!! Bu arada Kıvanç’ın yeni sezonda yer alacağı proje de belli olmuş. Ay Yapım tarafından Kanal D için hazırlanacak olan yeni dizisi Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk’un ilk romanı olan 'Cevdet Bey ve Oğulları'ndan uyarlanacakmış ve ismi muhtemelen "Kuzey ve Güney" olacakmış. Senaryosunu 'Aşk-ı Memnu' ve 'Fatmagül’ün Suçu Ne?' dizilerinin de senaristleri olan Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu'nun yazacağı dizide bayan oyuncu olarak Öykü Karayel yer alacakmış. Bir süre önce basında bu dizide Mehmet Günsur'un da olacağı ve Kıvanç Tatlıtuğ'un kardeşini canlandıracağı haberleri çıkmıştı, herkes bu duruma çok sevinmişti ama maalesef hevesimiz kursağımızda kaldı ve Mehmet Günsur'un dizide rol almayacağı açıklandı. Kıvanç'ın kardeşini Fatmagül'ün Suçu Ne dizisinde Vural rolünde oynayan ve bu haftaki sezon finalinde öldürülen Buğra Gülsoy canlandıracakmış. 1 senedir ekranlardan uzak olan Kıvanç'ı çok özledik, artık aramıza döneceği günü sabırsızlıkla bekliyoruz.
Muhteşem Yüzyıl dizisinde kullanılan kostüm ve takılar “Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı” yararına Sait Halim Paşa Yalısı’nda düzenlenen özel bir gecede dizinin tüm oyuncularının katılımıyla satılmış. Bu gecede Hürrem Sultan’ın (Meryem Uzerli) taktığı gerdanlık ve giydiği kostüm de satışa çıkarılmış. Fiyatın artması için Meryem’in çabaları görülmeye değerdi doğrusu; o gece güzel sesiyle bir şarkı söyledi, gerdanlığı satın alacak kişiye akşam yemeği sözü verdi, ama bunu o kadar komik ve sempatik bir ifadeyle dile getirdi ki salondakiler oldukça güldü. Bu kızın her konuşması, röportajı ayrı bir alem. O kadar doğal ve şirin ki kırık Türkçesiyle her konuştuğunda gülmekten gözümden yaş geliyor vallahi. Sanırım çoğu insan da benim gibi düşünüyor olmalı ki Meryem çok kısa bir süre içinde bu kadar sevildi ve bütün bunların yansıması olarak en son Altın Kelebek ödül töreninde de özel ödül aldı. Umarım bu doğallığını, naifliğini ve sempatikliğini hiç kaybetmez. Meryem'in özel gecedeki ve ödül törenindeki görüntülerini aşağıdaki linklerden seyredebilirsiniz. Bu arada Bergüzar Korel, eşinin dizisinin sezon finalinde konuk oyuncu olarak rol alacakmış. Ayrıca Muhteşem Yüzyıl'ın 2. sezonunda Mahidevran ile Kanuni'nin oğlu olan "Şehzade Mustafa" karakterini canlandırmak üzere Mehmet Günsur'un diziye katılması planlanıyormuş. İnşallah doğru haberdir, zira Mehmet'i de ekranlarda görmeyi çok özledik.
Yine yanılmadım ve Cuma reytingleri çok kötü giden ATV geç de olsa hatasını anlayıp günü kurtarmak için Gönülçelen'i mecburen tekrar Cuma akşamına almak zorunda kaldı ama bu arada izleyiciler habire gün değişimlerini takip etmekten çok sıkıldı. Gönülçelen'in son 3-4 bölümü acayip güzeldi, 'işte benim sevdiğim Gönülçelen bu!' dedirtti. Hasret sonunda muradına erdi ve Murat'la evlendi :) Buradan senaristlere diyorum ki; "madem böyle güzel sahneler yazabiliyordunuz, niçin seyirciyi bu kadar kanırtıp yaklaşık 20-25 bölüm çile çektirdiniz"? Neyse hiç olmazsa finale 1 kala bu güzel bölümleri izledik de bütün sıkıntılarımıza değdi. Ama yine ilk sezonun sonunda olduğu gibi herşey çok hızlı gelişti; Hasret'in yeni albüm calışmaları, evlilik teklifi, kız isteme, söz, düğün hazırlıkları, düğün hepsi 2-3 bölüme sıkıştırıldı, üstelik araya giren bir sürü aksilikle birlikte. Halbuki bu konuların hepsi önceki bölümlere yayılarak çok daha sindirilerek işlenebilirdi. Ne yapalım artık olan oldu, kalan bölümlerin keyfini çıkaracağız. Geçen hafta Cuma akşamı yayınlanan bölüm; aşklarının başladığı Sapanca'da Hasret'in gelinlikle çok güzel göründüğü, Murat'ın da damatlıkla pek yakışıklı olduğu, Peri masalları gibi bir kır düğünü sahnesiyle bitti ve dün akşamki bölümde de Hasret ve Murat'ın evli halleri, tatlı atışmaları, baş belası karakter Kobra’nın yanlış anlaması sonucu boşanacaklarını zanneden ailelerinin kendilerini bir türlü rahat bırakmamalarına rağmen aşklarını yaşamaya çalışan Hasret-Murat sahneleri ile geçti. Son haftalarda çok keyifle izlediğimiz Gönülçelen maalesef tadı damağımızda kalarak 24 Haziran'da final bölümüyle ekranlara gelecek ve bu güzel masal da sona erecek (ne ilginç tesadüf ki çok sevdiğim başka bir dizim olan Aşk-ı Memnu da geçen sene 24 Haziran'da final yapmıştı. Hatta dizinin fanları bu yıl aynı tarihte Bihter'in ölüm yıldönümünü anmaya hazırlanıyorlarmış. Facebook’taki yaklaşık 40.000 kişi "Ölümünün 1.yılında seni unutmadık Bihter" diye tören yapacaklarmış!) Gerçekten bazı diziler ve karakterler üstünden yıllar geçse de unutulmuyor, işte Asi ve Aşk-ı Memnu örnekleri gibi. Bakalım Gönülçelen fanları da önümüzdeki yıllarda Hasret ve Murat'ı nasıl anacaklar? (bir kere her Hıdırellezde aklımıza gelir sanırım)
Fatmagül’ün Suçu Ne dizisi 16 Haziran Perşembe günü biraz şok edici ve sinir bozucu bir bölümle sezon finali yaptı. Bir süredir merakla beklenen mahkeme sahnesi oldu ama tecavüzcüler serbest bırakıldığı için sonuç kimseyi memnun etmedi. Vural öldü ve suç Kerim'in üzerine kaldığı için haksız yere tutuklandı. Bu sezon finali insanların beklentilerini pek karşılayamadı açıkçası, oldukça klişe bulundu. Çevremde dizinin sıkı takipçisi olan birçok arkadaşım hayal kırıklığına uğradıklarını ve tepki olarak gelecek sezon diziyi izlemeyeceklerini falan belirttiler.Ama bence şu anda kızgınlıkla öyle söylüyorlar, araya yaz girince düşünceleri değişir, diziyi bırakamazlar ve yine izlemeye devam ederler.Zaten bu durum bütün Türk dizilerinin ortak kaderi; diziyi uzatmak için arada bazen gereksiz, izleyiciyi tatmin etmeyen, ivmenin azaldığı bölümler oluyor, bir süre sonra dizi tekrar toparlanıyor. Umuyorum ki Fatmagül’ün Suçu Ne dizisi de 2. sezonda çok daha iyi bölümlerle karşımızda olacak.
Bu hafta final yapacak olan bir başka dizi de Ezel. Onun son bölümü de 20 Haziran Pazartesi akşamı yayınlanacak. Üstelik final bölümü için dizinin tüm ekibinin katılımıyla Çubuklu 29'da bir veda organizasyonu yapılarak oyuncularla canlı bağlantılar da kurulacakmış. Geçtiğimiz aylardaki bölümlerde Ramiz dayı ve Kenan Birkan arasındaki mafya çatışması nedeniyle benim için cazibesini biraz yitiren Ezel son 2-3 bölümünde eski çizgisini tekrar yakaladı ve bir hayli heyecanlı bölümler izledik. Bütün Ezel severler olarak bu fenomen dizinin ilk sezonuna yakışır şekilde bir kurgu ile bitmesini bekliyor ve umuyoruz. İnşallah beklentinin yüksek olduğu bütün dizilerin son bölümlerinde yaşadığımız hüsran duygusunu bu dizide de hissetmeyiz ve kalan bütün karakterlerin ölümünü seyredip sen sağ ben selamet durumu yaşamayız. Zira şu ana kadar 9 tane karakterin ölümünü izlediğimiz tek dizi Ezel oldu galiba. Ezel'in final bölümünün fragmanlarını aşağıdaki linklerde bulabilirsiniz. Bu arada son bölümde Cengiz tarafından önce tecavüze uğrayan, sonra da bıçaklanan ve öldüğünü zannettiğimiz ama hala yaşam mücadelesi veren Eyşan'ı canlandıran Cansu Dere, Ezel'den sonra Behzat Ç'nin sinema filmi kadrosuna katılıp, istihbarat servisinde çalışan bir kadın polisi canlandıracakmış. Ancak Behzat Ç hayranları Cansu Dere’ye pek memnun olmamışlar sanırım.
http://www.youtube.com/watch?v=S-n3njrvMh4
http://www.youtube.com/watch?v=H4gnYcMeusM
http://www.youtube.com/watch?v=S-n3njrvMh4
http://www.youtube.com/watch?v=H4gnYcMeusM
Yeni sezonda başlayacak diziler yavaş yavaş belli olmaya başladı. Bu dizilerle ilgili daha detaylı bilgileri sonraki yazılarımda vereceğim. Burada sadece 2 diziden kısaca bahsedeyim. Bunlardan biri Fahriye Evcen’in Cansel Elçin’le başrolü paylaşacağı, ayrıca Yiğit Özşener’in de rol alacağı, şimdilik “Aile Kadını” ismiyle anılan dizi. Bir diğer dizi de başrollerinde Mehmet Akif Alakurt ile Melisa Sözen'in olacağı “Reis” dizisi. Her iki dizi de şu andaki planlara göre ATV'de yayınlanacakmış.
Bu yılki Kral TV Müzik Ödülleri’ne Tarkan tek kelimeyle her açıdan damgasını vurdu; en iyi erkek sanatçı, en iyi albüm, en iyi beste, en iyi şarkı gibi büyük ödüllerin hepsini aldı, ayrıca en iyi şarkı sözü, en iyi aranjör, en iyi klip, radyolarda en çok çalınan sanatçı, yılın en çok satan albümü ve yılın en çok indirilen albümü gibi ödüller de Tarkan'ın şarkıları için verildi (Ödül töreninin yapıldığı tarihte Hawaii'de olmasaydım ben de o geceyi canlı izleyecektim ama maalesef kısmet olmadı, şanssızlık işte!). Neyse Tarkan'cığım bütün ödülleri topladı ama sonrasında resmen kıyamet koptu. Özellikle Hülya Avşar Tarkan’a ödül vermek için sahneye çıkıp da Tarkan ödülünü almaya gelmeyince inanılmaz bozuldu ve magazin basınına Tarkan için oldukça ağır konuştu; "Bana sakın Tarkan'ı sormayın, çok sinirliyim, eşşek herif yaa! Sen kim oluyorsun da ödülünü almıyorsun, dangalak! Allah’ın bir metrelik adamı! Saygısız, terbiyesiz. Ben kalkıp ona böyle bir jest yapıyorsam ayağıma gelip ödülünü alacak. Tarkan kim pardon? Bir metre boyunda, sadece göbek atıyor diye bu kadar havaya girmesine ne gerek var yani. Önce bir okul yaptırsın!" gibi çok sert ifadeler kullandı ve bu sözler Hülya Avşar'a hiç mi hiç yakışmadı doğrusu. Adamcağız bu kadar hakareti duyacak ne yaptı Allahaşkına!! Organizasyon gereği sürpriz bir mini konser vermek ve bütün ödüllerini tek seferde almak üzere gecenin sonunda sahneye çıktı. Sanırım Tarkan'ın ödülü almak için kendisinin gelmeyişi Hülya Avşar'ın karizmasını bayağı feci sarsmış olmalı ki kontrolünü kaybetti. Popülaritesini yitirmeye başladıkça sağa sola saldırmaya başladı, geçtiğimiz aylarda da şu anda Türkiye'nin en beğenilen 2 bayan oyuncusu olan Beren Saat ve Tuba Büyüküstün'e laf etmişti. Aslında Hülya Avşar 'ı severim ama Tarkan'ı çok daha fazla severim vallahi, o nedenle hiç kusura bakmasın.
Yazımı bitirirken bu ay açılışının 1. yıldönümünü kutladığım blogumla ilgili enteresan bir gelişmeyi sizlerle de paylaşmak istiyorum. Haziran ayı başında bloguma girenlerin sayısı bir anda bayağı yükseliverdi ve günlük tıklanma oranları neredeyse 3 katına çıktı. Bu ilginç gelişmenin nedenini biraz araştırınca farkettim ki Hırvatistan'da Tuba Büyüküstün için açılmış bir web-sitesinin forum grubu üyelerinden biri, bir şekilde benim blogumu okumuş. Sandrica888 kod adlı bu arkadaş sadece okumakla kalmamış, bir de blogumun adresini aşağıda linkini bulacağınız forumda paylaşmış;
Kral TV Ödülleri’nden sonra Tarkan geçen hafta yapılan Altın Kelebek’de de yılın en iyi erkek solisti ve “Sevdanın Son Vuruşu” ile yılın en iyi şarkısı ödüllerini kazandı.Bu kez ödülünü almak için sahneye çıktı ama çıktığına çıkacağına pişman oldu sanırım.Zira bu defa da Tuğba Ekinci sahneye fırlayıp Tarkan’a niye okul yaptırmadığını sordu!! Allahım herkes adamcağızın üzerinden prim yapmaya calışıyor, bu durumda Tarkan ortalıkta pek gözükmemek ve bu tarz programlara katılmamak konusundaki kararında haksız mı yani şimdi?? Hülya Avşar’ın magazin programında Tarkan için söylediği sözlerin tamamı ile Tarkan’ın Kral TV Ödül töreninin sonunda sahnede verdiği konser görüntülerini ve Altın Kelebek’deki Tuğba Ekinci skandalını aşağıdaki linklerden izleyebilirsiniz.
Benim en sevdiğim yabancı şarkıcılardan biri olan Ricky Martin bugün (18 Haziran'da) konser vermek üzere İstanbul'a tekrar gelmiş. Maalesef bu haftasonu Bodrum'da olduğum için bu konseri kaçıracağım. 1998'de İstanbul'da verdiği konserini izlemiştim; hem konser hem de Ricky tek kelimeyle muhteşemdi :) Eminim bu konseri de öyle olur.Yıllar önce adamın poposunu muayene eden Hülya Avşar da dört gözle Ricky'i bekliyormuş sanırım, programları uyarsa Hülya Avşar Show'a çıkarmayı planlıyormuş:)
Yazımı bitirirken bu ay açılışının 1. yıldönümünü kutladığım blogumla ilgili enteresan bir gelişmeyi sizlerle de paylaşmak istiyorum. Haziran ayı başında bloguma girenlerin sayısı bir anda bayağı yükseliverdi ve günlük tıklanma oranları neredeyse 3 katına çıktı. Bu ilginç gelişmenin nedenini biraz araştırınca farkettim ki Hırvatistan'da Tuba Büyüküstün için açılmış bir web-sitesinin forum grubu üyelerinden biri, bir şekilde benim blogumu okumuş. Sandrica888 kod adlı bu arkadaş sadece okumakla kalmamış, bir de blogumun adresini aşağıda linkini bulacağınız forumda paylaşmış;
İşte o andan itibaren ilk 2 günde Hırvatistan, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ (Montenegro), Makedonya, Bulgaristan, Romanya ve Slovenya'dan bu forumu takip eden 247 kişi bu link üzerinden blogumu tıklamış. Ayrıca hergün hala onlarca yeni insan da tıklamaya devam ediyor. İşin enteresanı forumda yazıştıkları dil Hırvatça olduğu için bu kadar insanın Türkçe bilme ihtimali oldukça düşük herhalde. Peki bu arkadaşlar yazılanları nasıl anlıyorlar acaba, işte onu bayağı merak ediyorum? Ya google translate'in otomatik çeviri fonksiyonunu kullanıyorlar ya da aralarında Türkçe bilen birileri konuyu kısaca özetliyor. Haziran ayının ilk 2 haftasında blogumu tıklayan 1500'den fazla kişiden üçte biri Balkan ülkelerinden geliyor (özellikle Hırvatistan, Bosna Hersek ve Sırbistan'dan girenler başı çekiyor). Böylece Türk dizilerinden sonra benim blogum da Balkan'lara açılmış oluyor, hadi bakalım hayırlısı :):) Bu durumda bir sonraki Ayın Mekanı yazımı geçen Temmuz'da ziyaret ettiğim Hırvatistan-Bosna Hersek ve Karadağ'a ayırmam farz oldu. Balkan'lardaki dostlarımıza şimdiden selam olsun.
Bu arada hem kendi babamın hem de bütün babaların "babalar gününü" kutluyorum.